Sabah namazı çıkışı Saadet Partili Hacı abiye, “Gel sana çorba ısmarlayayım.” dedim.

“Çorbayı sonra içeriz. Gel şurada birer çay içelim.” dedi.

“Son koyu AKP’lisin… Seninle siyaset konuşmama kararı aldım.” diyerek mevzuya direk siyasetten daldı.

“Benim haberim yok, ne zaman aldın?”

“Şimdi aldım. Bak soğan 30 lira olmuş. Siz hala AKP’nin peşinden gidiyorsunuz…”

“Abi, bu Tayyip Erdoğan size ne yaptı? Bak rahmetli Erbakan’ın bütün hayallerini, bütün projelerini teker teker hayata geçiriyor. Bu adam size bu kadar nefret duyacağınız ne yapmış olabilir?”

“Ne yapacaktı? Zinayı suç olmaktan AKP çıkartmadı mı, LGBT derneklerine izin vermedi mi, Ayetle Bakara, makara diye dalga geçen AKP’li bakan değil miydi?”

Bakın tesadüfe…

O bunları söylerken iki trans birey önümüzden geçerek bitişikteki otele girdi.

“Geldi seninkiler…”

“Niye benimkiler oluyormuş, sizinkiler…”

“Yahu Hacı abi… Sizi böyle kim zehirliyor Allah aşkına? Zina kapsamında erkeklerin cezalarını öngören madde 1996'da, kadınların cezasını belirleyen madde erkeklerin cezası kaldırılınca 1998'de Anayasa Mahkemesi tarafından eşitlik ilkesine aykırı diye kaldırıldı. O yıllarda AK Parti yoktu Hacı abi.

LGBT derneklerine izin vermek ne demek Hacı abi? O dernekler, ‘biz LGBT derneğiyiz’ diye kurulmuyor. Kurulsa dahi örgütlenme hakkı var. Dernekler masası, ‘Gelin bakim, siz LGBT derneği misiniz?’ diye kontrol edebilir mi? Kültürel araştırmalar, dayanışma derneği ismiyle resmi başvurularını yapıyorlar.

Ayrıca Avrupa Birliği bu türden yapılanmalara pozitif ayrımcılık yapıyor.

AB tarafından fonlanan, Türk aile yapısını hedef alan LGBTİ lobisi, her 23 Nisan’da, ‘Çocuk LGBT vardır’ paylaşımları yapıyor, ‘çocuk trans’ adıyla çocukları sapkın emellerine alet ediyor. Beni bu dernekler, yazdıklarımdan ötürü mahkemeye verdi. Oysa senin ittifak ortakların, CHP’nin bütün belediyeleri bunlara açıktan, aleni destek veriyor.

Sen şimdi, yanlış, eksik bilgilerle AK Parti’yi ‘LGBT derneklerine izin verdi’ diye suçlar, eleştirirken ‘İstanbul Sözleşmesini geri getireceğiz’ diyen, Saadet Partisi’nin ittifak ortaklarına tek kelime etmiyorsun. Oluyor mu bu yaptığın?

Şimdi gelelim İstanbul Sözleşmesi’ne;

Sözleşme, TBMM’de 11 Kasım 2011’de, ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ adıyla oylandı.

Meclis’ten AK Parti, CHP, MHP, HDP vekillerinin 246 kabul, 0 ret oyuyla geçti.

Sözleşmeyle beraber LGBT’nin LBT’si ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi’ kapsamına girmiş oldu.

Gelelim zurnanın zırt dediği yere;

Sözleşme’nin 3. maddesinin İngilizce metninde yer alan ‘gender identity’ - ‘cinsiyet kimliği’ ifadesi Türkçeye ‘cinsel kimlik’ şeklinde geçirilmiş olsa dahi sözleşmenin aslında ‘erkek transseksüel’ hakları mevcuttu.

Zira dil tashihlerinden meydana gelebilecek anlaşmazlıklarda imza atılan orijinal metindeki anlam kabul ediliyor.

İstanbul Sözleşmesi LGBT lobileri tarafından istismar edilerek işin eşcinsel evliliklere kadar götürülmesine, ‘Sünnet çocuk istismarıdır’ hadsizliklerine uzanması sebebiyle kaldırıldı.

Gelelim Bakara, makara meselesine…

Egemen Bağış’ın o sözler hakkında ‘iftiradır’ şeklinde kendi beyanları var;

“Dünyanın en büyük ses laboratuvarı Londra'dadır. Ma, ka ve ra hecelerinin başka görüşmelerden alınıp montajlanarak, birleştirildiği bilimsel olarak orada kanıtlanmıştır. 17 Aralık'ta yolsuzluk adı altında bize atılan iftiraların temelinin boş olduğunu gördüklerinde ses montajıyla bizim imanımızı sorgulatmaya kalktılar. Benim ağzıma yerleştirilen o kelimelerin, maka ve ra hecelerinin frekansları farklıdır. Montaj raporları alındı.”

İnanıp inanmamak vicdanına kalmış Hacı abi…