Suudi Arabistan ve İran arasında Çin’in arabuluculuğuyla imzalanan normalleşme anlaşmasının yankıları sürerken, anlaşmanın “ABD ve İsrail’e darbe” olduğu yorumları yapılıyor.

Bu tür yorumların mübalağalı olduğunu peşinen ifade edelim.

İki tarafla da iyi ilişkilere sahip olduğu için Çin’in böyle bir anlaşmaya arabuluculuk yapması gayet normal.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby, Suudi Arabistan’ın İran’la yürüttüğü görüşmeler hakkında Washington’a bilgi verdiğini, fakat anlaşmanın sağlanmasında ABD’nin rolü olmadığını ifade ederek ABD için önemli olanın Yemen’deki savaşın sona ermesi ve Suudi Arabistan’ı hedef alan saldırıların durması olduğunu söyledi.

ABD’nin Suudi Arabistan ve İran arasında arabuluculuk yapması mümkün değildi.

Irak bir süre arabuluculuk rolü oynadı, fakat ona da bu rol birkaç beden büyük geldi.

İsrail’e gelince…

Suudi Arabistan ve İran’ın aralarındaki diplomatik ilişkileri yeniden tesis etmelerinden İsrail’in hoşnut olmayacağı kesin.

Çünkü İsrail Körfez ülkelerinin İran korkusunu kullanıyordu ve Körfez ülkelerinde İsrail’le normalleşmeyi savunanlar İran tehdidine karşı bunun zorunlu olduğunu öne sürüyorlardı.

Tahran ve Riyad arasındaki gerginliğin ortadan kalkması Suudi Arabistan’ın İran’dan gelebilecek tehditler konusunda daha az tedirgin olması demek.

Bu nedenle İsrail’de Suudi Arabistan’la normalleşmenin artık hayal olduğu yorumları yapılıyor ve İsrail muhalefeti anlaşmayı “Netanyahu’nun başarısızlığı” olarak niteliyor.

Netanyahu ise kendisinden önceki hükümeti suçlayarak, bir yıl önce Suudi Arabistan ile İran arasında görüşmeler başladığında yeterince sağlam bir duruş sergileyemediğini söylüyor.

Suudi Arabistan’ın bu saatten sonra İsrail’le ilişkilerini normalleştirmek için ileri sürdüğü taleplerde daha ısrarcı olacağı kesin.

O taleplerin muhatabı da İsrail değil ABD.

Wall Street Journal ve New York Times’ın Suudi Arabistan-İsrail görüşmelerine vakıf kaynaklardan naklettiğine göre Riyad, Tel Aviv’le ilişkilerini normalleştirmek için ABD’den güvenlik garantisi ve sivil amaçlı nükleer programını geliştirmek için destek istiyor.

Diğer bir ifadeyle, Suudi Arabistan’ın İsrail’le ilişkilerini normalleştirmesi daha çok taleplerinin ABD tarafından karşılanıp karşılanmayacağına bağlı.

Pekin’de imzalanan anlaşma Suudi Arabistan’ın İsrail’le normalleşmesine engel olamaz.

Ülkeyi fiilen yöneten Veliaht Prens Muhammed bin Selman da İsrail yerine İran’la yakınlaşmayı tercih etmiş değil.

Bu tür abartılı yorumların gerçekle ilgisi yok.

Suudi Arabistan’ın Filistin direnişine ve İran tarafından finanse edilen gruplara yönelik politikasında da herhangi bir değişiklik beklenmemeli.

Netanyahu’nun Suudi Arabistan’la normalleşme anlaşması imzalama hayalinin önündeki bir başka engel de İsrail’in hâlihazırda yaşadığı iç karışıklık ve Itamar Ben-Gvir gibi fanatik bakanların tavırları.

İşgal hükümetindeki fanatiklerin aşırılıkları İsrail’le ilişkilerini çoktan normalleştiren ülkeleri bile zora sokuyor.

Özetle söylemek gerekirse, Suudi Arabistan-İran normalleşme anlaşmasının Suudi Arabistan-İsrail normalleşme sürecine nasıl yansıyacağı ABD’deki ve İsrail’deki gelişmeler ile anlaşmanın pratikte ne kadar uygulanabileceğine bağlı.