Âdeme âdem gerektir âdem etsin âdemi

Âdem âdem olmazsa âdem netsin âdemi

“Kendini bilmek de hünerdir” diye bir söz var zihnimde. Kendimi bilmekten kastın sadece şahsi bir şey olduğunu düşünmüyorum ben. Kimliğini bilmek belki de. Kim olduğunu, nereden geldiğini, nereli olduğunu ve tarihini, kişiliğini, mazisini bilmek belki de. Ama bir tek ben değil elbette pek çoğumuz farkındayızdır ki bu tarz bir “bilmek” meselesinde cehalet kertesine varmış bir başarımız var. Duyduklarımızdan ötesini bilenlerin sayısı az. Kendi geçmişini kabullenenler ise bir ağaç kovuğundan çıktığını zannedenlere kıyasla denizde katre, çölde zerre gibi…

Geçenlerde çok sevdiğim bir hocamdan dinlediğim bir hadise bunları yazmama sebep oldu aslında. Olay şöyle ki, derste Sezai Karakoç’un “Mona Roza” isimli muazzam ve bir o kadar da meşhur şiirinden bahseden hocaya öğrencilerin verdiği cevap; “O bir tablo değil miydi hocam” oluyor.

Bu bahsi geçen öğrenciler üniversite öğrencileri bu arada ve okumuş yazmış ya da öyle olması beklenen gençler. Hadi diyelim ki okumamış olsunlar, peki ya bu kadar habersiz yaşamak nedir ya hu? “Hiç mi duymadın bre mübarek adam” diyesi geliyor insanın. Ne yazık ve ne hazin…

Bir zamanlar şairler şimdiki futbolcular, artistler gibi meşhurdular, gençler onlara özeniyor, onlar gibi olmak için okuyorlar ve okuyorlardı. İlim, irfan, edebiyat adeta tecessüm edip dolaşıyordu adeta bu topraklarda. Padişahlar ilim yapıyor, şiir yazıyor, kitaplarla iç içe yaşıyorlardı. Örnek mi istiyorsunuz; bilenler hatırlayacaklardır Yavuz Sultan Selim Han’ın gözlük taktığını. O koca padişah öyle çok kitap okurmuş ki nihayetinde gözlük kullanmak zorunda kalmış. Haydi, bir örnek daha verelim; 36 Osmanlı padişahının 22’sinin şair olduğuna ne demeli ya! Vallahi ben rivayet edenlerin yalancısıyım.

Bu medeniyet kitapla kurulmuştu kâri. İnsanlar kitaplarının tozlarını saklarlar, asla atmazlardı ki öldüğüm zaman üzerlerine ilk bu tozlar atılsın diye. Şöyle bir geriye doğru bakınca dedelerimizin torunları olabiliyor muyuz diye acı bir soru sormamak elde değil.

Sezai Karakoç’un “Mona Roza” şiirine “Mona Lisa” değil miydi o?” diyen “kültürlü” insanlarımızın ne okuduklarını merak ediyordum evvelden. Artık merak etmiyorum. Zira öğrendim ki okuyorlar ama okudukları şey kitap değil.

Şimdi anlatsak da faydası yok ve şair doğru dememiş mi; âdeme âdem olmazsa âdem ne etsin ki âdemi.