Bir anket yapılsa ve vatandaşa “son zamanlarda en yoğun yaşadığınız duygu nedir?” diye sorulsa,
şüphesiz en çok duyacağımız kelime “hayal kırıklığı” olur.
Siyasetten medyaya, medyadan spor dünyasına kadar her sabah öyle haberlerle uyanıyoruz ki, güven duygumuz ciddi biçimde aşınmış durumda.
En temiz görünen spor adamı bahis oynuyor.
Son dönemin en hızlı yükselen siyasetçisi akçeli işlere bulaşmış.
Sanatçı ahlâkını yitirmiş.
Ekrana “temiz aile çocuğu” olarak sunulan haberci; uyuşturucudan fuhuşa, her tür suça karışmış.
Toplumun bugünkü ruh hâlini tek bir kelimeyle tarif edeceksek, bu kelime hayal kırıklığıdır.
Bu yoğun duygu, vatandaşın toplum önündeki sözde rol modellere bakışını kökten değiştiriyor. Açıkça söylemek gerekir ki seçmen davranışını derinden etkileyecek bir dönemin içinden geçiyoruz.
Dolayısıyla gelecek seçimleri konuşurken, bugünün duygu iklimini ıskalamamak gerekiyor.
Bugüne kadar göz önünde olan pek çok siyasetçi ve rol model, yarın aynı yerde olmayacak.
Yeni bir medya şekilleniyor; bu da yeni bir siyaset dilini ve yeni aktörleri beraberinde getiriyor.
Türkiye sessiz bir “temiz eller” sürecinden geçiyor. Bu sancılı ama kaçınılmaz süreç, geleceğin daha temiz ve daha güvenilir bir Türkiye’sine işaret ediyor.


Güven duygusu üzerine bir parantez: Mehmet Akif
Güveni konuşurken Mehmet Akif’e ayrıca bir paragraf açmak gerekiyor.
Onu uzaktan tanıyan herkes severdi. Hayranlarından bahsetmiyorum; medya dünyasında, siyasetin içinde de seveni çoktu. Gıyabında hakkını savunanlar olurdu.
Camianın “iyi adamıydı” Akif.
Ama bugün gelinen noktada görüyoruz ki, uyuşturucu batağına yalnızca kendisi değil, etrafındakiler de sürüklenmiş.
Birlikte içilmiş, birlikte günahın en çirkin hâli yaşanmış.
Yetmemiş…
İş yerinde kendisine emanet edilen çalışanlarını taciz etmiş.
Buna itiraz edenleri işinden etmiş.
Bu nasıl bir iyilik?
Bu nasıl bir rol modellik?