TÜBİTAK’ın 2018 yılı bütçesi 3 milyar 200 milyon TL.

Her yıl hazineden bu kadar para alıyor.

Peki, her yıl bu kadar parayı ne yapıyor TÜBİTAK?

Hikâyeye bakın şimdi…

Geçen gün bir haber düştü…

Gaziantep’te lise mezunu Müslüm İncedal, kendi imkânlarıyla evinde çalışarak geliştirdiği endüstriyel kamerayı TÜBİTAK’a sattı.

Bünyesinde o kadar akademisyen, o kadar profesör, araştırmacı, yurt dışı doktoralı ARGE’ci barındıran TÜBİTAK’ın acınacak haline bakın ki bizden yani Anadolu’daki lise mezunu kardeşim Müslüm’den proje satın aldı.

Ne var bunda?

‘Ne var bundası’ şimdi başlıyor…

Kardeşim Müslüm bakın ne diyor:

“Projemi geliştirmek için TÜBİTAK’a başvurdum. Ne yazık ki üniversite mezunu olmadığım için girişimci sıfatında olamadım ve destek alamadım.”

TÜBİTAK lise mezunu olduğu için destek talep eden kardeşim Müslüm’ün müracaatını kabul etmemiş.

Mevzuatta lise mezununa destek kalemi bulunamamış.

Bulunamadığı için kardeşim Müslüm girişimci kabul edilmemiş.

Ve kardeşim Müslüm’ün talep ettiği üç kuruş parayı ‘bir uyarını, bir olurunu bulalım da verelim’ dememişler.

Fakat bu TÜBİTAK, kardeşim Müslüm’ün kendi imkânlarıyla evinde, ‘girişimci kabul edilmedim’ diye hayata küsmeden, azimle çalışarak geliştirdiği Endüstriyel Kamerayı satın almış.

Hani girişimci değildik.

TÜBİTAK’a her yıl Türkiye üniversitelerinden tonlarca proje başvurusu yapılır.

TÜBİTAK, üniversiteli ve ‘girişimci vasıflı’ akademisyenlerin projelerini alır kabul eder.

Akademisyenler için TÜBİTAK’a proje hazırlamak ikinci bir maaş gibidir.

Projelerini hazırlarken değiştirecekleri arabalarını ve alacakları evlerinin hayallerini kurarlar.

TÜBİTAK üniversitelerin adeta arpalığıdır.

1963 yılından bugüne değişen siyasi yelpazenin rengine ve şekline göre arpalanmalar devam edegelmiştir.

28 Şubat döneminde Batı Çalışma’cıların uygun gördüğü kişi ve isimler nemalanmış,

17/25 Aralık öncesinde ise FETÖ’nün yuvalandığı ve diledikleri gibi para çekebildikleri bir merkez haline getirilmiş.

Her dönemin hortumcuları tarafından bir inek gibi sağılmış.

Peki, bugün farklı mı?

Değil…

TÜBİTAK, kardeşim Müslüm’e ‘lise mezunusun’ diye vermediği destekleri, üniversite hocalarına arabalarını değiştirsinler, evlerini büyütsünler diye ödeyip ödeyip duruyor.

Projeler de proje olsa…

Çoğu beş para etmez, aynı kalıp ve aynı biçimde hazırlanan kâğıt israfı şeyler…

Kes kopyala yapıştır…

Bazen kesmeler, kopyalamalar ve yapıştırmalar birbirine girer, Samsun için hazırlanan projelerde mesela sehven Manisa ismine denk gelinebilir.

Memleket hayrına bir buluş, faydalı bir fikir kırıntısı yoktur.

TÜBİTAK, kardeşim Müslüm’ü geri çevirmiştir ama geliştirdiği projeyi satın alarak zaten üç kuruş olan itibarını yerle yeksan etmiştir.

Bence kapatsınlar dükkânı, anahtarı kardeşim Müslüm’e teslim etsinler!

Benzerlerine çok sık rastladığımız bu hikâyeyi yabana atmayın.

Zira bu hikâyede ve Kardeşim Müslüm’ün gayret ve başarısında 15 Temmuz gecesi yaşanılanlara benzer bir Anadolu ihtilali nüvesi saklıdır.