Tarih 26 Haziran 2016 Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan, ABD, Avrupa Birliği, NATO ve Rusya tarafından silah yardımı yapılan, aynı zamanda Siyonist medya tarafından “Direnişçi” ifadeleriyle cilalanmaya çalışılan PKK’nın Suriye kolu PYD konusunda, “Tüm dünyaya sesleniyorum: Bedeli ne olursa olsun, Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin güneyinde devlet kurmalarına asla müsaade etmeyeceğiz” sözleriyle üst akla açıkça meydan okumuştu.

15 Temmuz fırsatçılığı

İngiliz anahtarı olan DAEŞ ile savaşıyor bahanesiyle Türkiye’nin 911 km’lik Suriye sınırının yaklaşık 500 km’sini tek kurşun atmadan ele geçiren PYD, 15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilerek, kırmızı çizgimiz olan Fırat’ın batısına geçti. Yeni hedefleri Cerablus ve El Bab’tı. İki ilçe de işgal edilirse Türkiye’nin hem Suriye hem de Irak sınırında, küresel sermayenin merkezi olan ABD’nin 1 asırlık, Siyonistlerin ise milat öncesine dayanan Arz-ı Mev’ud projesi için hayati önem taşıyan PKK devletini kurulacaktı.

Operasyon genişler

Lakin yine 15 Temmuz’da olduğu gibi Türk milleti ve devletinin gücünü es geçtiler.  Türkiye’yi sadece tehdit eden ancak uygulamayan ülke zannettiler, yanıldılar. 24 Ağustos saat 04:00’te tarihi Fırat Kalkanı operasyonu başladı ve 12 saat geçmeden Cerablus bölgesi Hür Suriye Ordusu’nun kontrolüne geçti, 4 yıldır gündeme getirdiğimiz güvenli bölgenin ilk adımı atılmış oldu. Tarihi harekât Cerablus’la sınırlı kalmayacak gibi görünüyor, eğer PYD, Fırat’ın batısına çekilmez ise başta Münbiç ve El Bab hatta Afrin’e de tankların girmesi, diğer bir safhada Kobani, Tel Rıfat’ın kontrol altına alınması gerçekçi bir tez. Çünkü Suriye sınırı olduğu kadar Irak sınırı da önemli, iki bölgede de Kürt koridoru açılmamalı. Sınırlarımızın güvenliğini sağlayamazsak, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü hiç olmadığı kadar tehlike ile karşı karşıya kalır, o yüzden sınır bölgelerinin hiçbir yerinde terör örgütleri hatta tehlike oluşturacak hiçbir unsur bırakılmamalı.

Batı ses çıkaramadı

Operasyonun bir diğer boyutu ise 15 Temmuz’da vatanımıza işgal girişiminde bulunan FETÖ’cü alçakların başarılı olması için Başkomutan’ın uçağının koordinatlarına kadar veren, neredeyse kiliselerde ayin yapan Batı, Fırat Kalkanı operasyonuna ses çıkaramadı. Bunun 3 sebebi var. 1- Türkiye, NATO ve BM yönetmeliklerine göre gecikmeli de olsa meşru savunma hakkını kullandı.  2- Operasyon Suriyeli akınından korkan, insanlık onuruna bir kenara bırakıp, jiletli tel üreticilerini zengin etmek istemeyen Avrupa’nın da çıkarına. Çünkü güvenli bölge ile göç dalgası engellenecek. 3) Kontrolden çıkan DAEŞ’in Paris, Nice ve Brüksel saldırılarını tekrarlamasından korkuyorlar ve temizlik işlerine geliyor. Ancak, Fırat Kalkanı’na ses çıkarmayan bu şeytani toplulukların en büyük hedefi de Türkiye’nin bölünmesi. Türkiye adeta altında uçurum olan ince bir ipin üzerinde yürüyor. O yüzden savaşımızın neticesini belirleyecek olan milletin birlik ve beraberliğinin daim kılınması gerekiyor.

Uyanık olmalıyız

Emniyet güçlerimizin, MİT’in ve TSK’nın dikkatini 2-3 kat artırıp, Türkiye’yi iç savaşa götürecek, saldırıları engellemesi gerekiyor. Vatandaş da şüpheli gördüğü durumları ihbar etmeli. Önceki gün FETÖ- PKK ittifakının, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yaptığı suikast girişiminin devamı elbette gelecektir, Allah korusun. Bu bağlamda, tarihimizin en şiddetli döneminden geçtiğimizin, aynı zamanda küresel güç hedeflerimiz doğrultusunda en kararlı adımları attığımızın bilincine varmalıyız. Mazlum, mahzun ümmet, bizim tekbirlerle onları kurtaracağımız günü bekliyor. Sefer bizim, zafer elbette Allah’dır. Gazâmız mübarek olsun…