Kıbrıs sorununa ilişkin gayri resmi görüşmeler, İsviçre’nin Cenevre kentinde 27-29 Nisan 2021 tarihleri ​​arasında başlıyor. Görüşmeye Kıbrıs’taki tarafların yanı sıra garantör ülkeler; İngiltere, Türkiye ve Yunanistan katılım sağlayacak. Görüşmelerin amacı, taraflar arasında müzakereye değer ortak bir zeminin olup olmadığına karar vermek.

Birleşmiş Milletler gözetiminde 2017 yılında İsviçre’de yapılan sonuçsuz müzakereler sonrasında taraflar arasında derin görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Türk tarafı artık ortaklık devletini veya federatif bir çözümü müzakere etmeyeceğini resmi görüşü haline getirmiş vaziyette.

Cenevre’de Türkiye ve KKTC temsilcileri, “Federasyonun neden olmayacağını” anlatmaya hazırlanıyor. Türk tarafına göre Kıbrıs’ta en uygun çözümün formülü, iki ayrı devletten geçiyor. Kalıcı ayrılık anlamına gelen bu çözüm şekline Rum ve Yunan tarafı ısrarlı bir şekilde karşı çıkıyor.

Rum ve Yunan tarafına göre müzakere edilebilecek tek model, “iki bölgeli, iki toplumlu federasyon.” İki devletli çözümü asla kabul etmeyeceklerini ifade eden Rum yetkililer, bu konuda Avrupa Birliği’nden etkin bir destek bekliyor. Bu bağlamda Rum tarafı 2017 yılında Crans Montana’da kaldıkları yerden müzakereleri devam ettirme düşüncesinde. Buna karşılık Türk tarafı bu defterin kapandığını söylüyor.

Açık söylemek gerekirse, mevcut şartlar altında her iki tarafın müzakere masasına oturması için uygun bir zeminden bahsetmek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla Cenevre’deki görüşmeler bir ümit vaat etmekten çok uzak.

Kıbrıs’taki sorunu çözmek artık kolay değil. Zaman içerisinde sorunun muhtevası büyük bir dönüşüm geçirdi. Soğuk Savaş Dönemi’nde kapitalist blok ile sosyalist blok arasında kalan Kıbrıs, şimdi ise Doğu Akdeniz krizinin tam merkezinde yer alıyor. Rum tarafı hiçbir vakit gerçekçi bir şekilde çözüm arayışına yönelmedi. Tüm stratejisi, süreci zamana yaymak ve kurduğu baskı politikasıyla mevcut düzene Türkleri razı etmekti.

Bunu yaparken, yönetemeyeceği ilişkilere girmek suretiyle bağımsız karar alma gücünü yitirdi. Sırf Türkiye’ye baskı yapmak amacıyla ABD, Rusya, Fransa ve İsrail’le kurduğu ilişkiler bugün en çok kendisine zarar veriyor. Öyle ki 2004 yılında reddettiği Annan Planı’nı mumla arar bir pozisyona geldi.

Annan Planı’nın öngördüğü federasyona dayalı ortaklık devletini küçümseyen Rum tarafı, gelecek hafta iki devletli çözüm önerilerini dinlemek üzere Cenevre’ye gitmeye hazırlanıyor. Görüşmede Anastasiadis’in nasıl bir tavır içinde olacağını merak ediyorum. 2017 yılında Akıncı’nın önerilerine bile tahammül edemeyip, kapıyı sert bir şekilde çarpıp salonu terk eden Anastasiadis bu defa herhalde sinirinden masayı devirir.

Anastasiadis için çıkar yol kalmadı. Rum tarafı kendi elleriyle federasyon tezinin mezarını kazdı. 1878 yılından bugüne adadaki Türklerin haklarını gasp etme girişimlerinin bir sonucu olarak artık iki devletli çözümü görüşme aşamasına geldiler.

Adanın yönetimini Kıbrıs Türkleriyle paylaşma niyeti taşımadıklarını her fırsatta gösterdiler. En son doğalgaz krizinde de bu niyet kendisini bir kez daha açık etti. Doğalgaz baskısından umduğunu elde edemeyen Rum tarafının şimdilerde yeni bir tehdit üretmenin peşinde olduğu görülüyor: Türkiye-AB gümrük birliği iyileştirme girişimlerini bloke etme.

Zaten Rum tarafı AB üyesi olduğu günden bugüne Türkiye-AB ilişkilerini siyasi nedenlerle engellemeyi adet edinmiş durumda. Peki tüm bunlardan çözüm adına olumlu bir netice elde etti mi? Tabii ki hayır!