Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki günlerde faiz ve enflasyonla mücadele konusunda alışılmadık bir cümle kurdu. “19 yıldır bu ekonomi politikası için çalışıyoruz” dedi.

Erdoğan her konuştuğunda dolar operasyonu çekenler, bu kararlılık mesajı karşısında bu kez apışıp kaldı. Görünen o ki onlar da artık yeni Türkiye hakikatini kabullenmeye başladı.

Peki, kimi dostların bile anlamakta zorlandığı o hakikat neydi?

Gelin bir daha anlatalım.

Malumunuz, 2002’de kocaman bir enkaz yığını gibi, üflesen yıkılacak bir bina gibiydi eski Türkiye. Hiç kimse o binayı yıkıp, enkazını temizleyip, yenisini yapmaya cesaret edemiyordu.

Bu yüzden 40-50 yıl boyunca makyajla, boyayla, badanayla, dış cephe kaplamasıyla milleti oyaladılar.

2002’de bir mimar çıktı ortaya..

Sadece yüzde 34 oy almasına rağmen, bir sonraki seçimde kaybetme ihtimaline rağmen, o devasa enkaz yığınını temizleyip binayı yeniden inşa etmek için planı, projesiyle kolları sıvadı. Önünde uzun bir yolu vardı.

Hem o binanın sakinlerini, milleti evsiz barksız bırakmayacak, hem de yeni Türkiye binasını yeni baştan sapasağlam inşa edecekti.

Bu büyük mimar; kan, gözyaşı ve zulümden beslenen kan emicilerin hüküm sürdüğü, milletin hakkının üç-beş bin aileye peşkeş çekildiği bir mahallede, insanlık adına örnek olacak, o binanın sakinlerine huzur verecek, mazlumlara sığınak olacak bir bina yapacaktı.

Sağlam bir bina için önce sağlam bir temel atılmalıydı. Hatta temelden de önce yapılacaklar vardı. Binayı dikeceğimiz arsamız bile neredeyse bize ait değildi. Boşaltılan bankalarla, IMF’den memur maaşları için dilenerek alınan kredilerle, gecelik yüzde 7500’lere varan faizlerle memleketi sömüren tefecilerden alınan borçlarla, Türkiye’nin geleceği ipotek ettirilmişti.

İşte önce o borçlar ödendi.

Koalisyon hükümetlerinin imzaladığı boş senetler geri alındı.

Ardından da temel atıldı.

Yollar, köprüler, havaalanları, okullar, hastanelerle ve binamızı içeriden ve dışarıdan terörle, terör devleti girişimleriyle yıkmaya çalışanlara karşı milletin vatanını, bağımsızlığını, huzurunu korumayı sağlayan savunma sanayiimiz ile... Tamamlandığında nasıl bir binanın ortaya çıkacağını bilen mimar, projesinden sapmadan, adım adım kararlılıkla koydu tuğlaları üst üste... İşte bunlar, Yeni Türkiye binasının temeli, binayı ayakta tutacak kolonları, duvarları oldu.

Saldırılara, darbelere, ayak oyunlarına, gözü dönmüş hainlere, eli silahlı taşeronlara, kukla teröristler ve siyasi uzantılarına rağmen; yani bu ülkenin kapılarını, pencerelerini defalarca taşlamalarına, Yeni Türkiye’nin imarını geciktirmelerine hatta yapılanları yıkmalarına rağmen başardı Erdoğan.

27 Nisan muhtırası, 367 garabeti, Gezi, 17-25 Aralık darbe girişimleri yüzünden enflasyon gibi epeyce yol alınmış pek çok konuda yeniden başlamak icap etse de milletinden omuz alarak yılmadı, yıkılmadı. Gözlerini kan bürümüş dünyanın gözünün içine baka baka Anadolu’nun bağrına dikti merhamet abidesini…

Yeni Türkiye binasının asıl harcı, asıl çimentosu bedenlerini tanklara mermilere siper eden şehitler oldu.

15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde, Çengelköy’de, Esenler’de, Beştepe’de, Marmaris’te, Kazan’da, Sur’da, Nusaybin’de, Şırnak’ta, isimlerini bilmediğimiz kahramanların toprağa düştüğü Libya’da, Afrin’de, El Bab’da,

Her biri, Türkiye sapasağlam kalabilsin diye yardan ve candan geçtiler.

EMEK, ÇİLE VE DUAYLA İMAR EDİLEN BİNA: TÜRKİYE

Büyük mimar, üzerinde insanlık, vicdan, kanaat, üleşmek yazan Anadolu isimli devasa dava taşını koydu gediğine dünyanın.

Ve 24 Haziran 2018’de taşındık yeni binamıza…

Şimdi sıra geldi elele, gönül gönüle bu binada yaşamaya ve yaşatmaya…

Tıpkı bir market açar gibi, az bir kısmı borç harç ile alınmış olsa da tüm rafları doldurulmuş, hizmet etmeye hazır hale gelmiş bir işletme gibi…

24 Haziran’dan sonra kapılarını açtı Yeni Türkiye. Tabiri caizse, ‘Müşteriler gelmeye, kasalarımız dolmaya’, millet bereketle tanışmaya başladı.

Ne yazık ki dünyanın en büyük ekonomilerini bile darmadağın eden pandemi girdi araya… Devasa ekonomilere sahip ülkeler, market raflarını dolduramazken, Türkiye bu süreçten hasarlı da olsa çıkmayı başardı.

Esnafa, iş dünyasına sağlanan desteklerle, ancak güçlü bir ülkenin yapabileceği vergi afları ve akaryakıtta doğalgazda vazgeçilen milyarlarca liralık vergilerle milletinin yanında olduğunu gösterdi.

Sanayici dört kolla üretime sarıldı. İhracat rekorları kırıldı, her gün bir yeni rekora imza atılıyor. Kapımızdan boş çevirmeyip yüzünü güldürdüklerimizin de duasıyla, yüzümüz gülüyor.

YAŞAYACAĞIZ VE YAŞATACAĞIZ…

İşte tam da böyle bir zamanda yeniden aynı numaraları çekiyor, Türkiye’yi yeniden kendilerine muhtaç etmek adına faizleri yükseltmek için saldırıyorlar.

Bunu yaparken iki yüzlülerden güç alıyorlar. 19 yıl boyunca bu binanın inşaatında çalışır gibi görünen ama bulduğu ilk fırsatta binaya zarar verenlerin, bu binanın daha çabuk bitirilmesini engelleyenlerin de farkındayız.

Kim oldukları, kimlere hizmet ettikleri, kimlerle birlikte çalıştıklarını, hangi locaların emrinde olduklarını, hangi kirli ilişkileriyle, hizmet etmek isteyenlere engel olduklarını iyi biliyoruz.

Küçücük menfaatleri uğruna, bu milletin bir ferdi gibi görünüp, Erdoğan’ın yanındaymış gibi davranıp ihanete imza atmaya devam eden virüsler, ihanetleri hesabını vereceklerini anlayınca gerçek yüzlerini göstermeye devam ediyorlar. Siyasette yaşananları hep birlikte izliyoruz.

Bürokraside Erdoğan’ın gölgesinde en üst düzeyde görev yapanların bugün kimin yanında kılıç salladıklarına şahitlik ediyoruz.

24 Haziran öncesi üstünü örttükleri ihanetlerin yeniden gündeme alınması ve daha birkaç ay önce ilaç kartellerine verilen 300 milyon TL ceza gibi pek çok yaptırımın ortaya çıkması bunun en bariz örneklerini oluşturuyor.

ŞİMDİ TÜRKİYE’NİN VAKTİDİR!

Meseleyi kendimden örnekle de anlatayım. Bundan 10-15 yıl önce, köyümüzde bir ev yaptık.

İkinci el kapı, pencereyle, tanıdığımız insanlardan ödünç demir, çimento, beton alarak… İmece usulü yardım eden ustaların, akrabalarımızın kardığı harçla, ördüğü tuğlalarla…

Evimizin bir odasının zeminini ellerimizle, kendi diktiğimiz kavak ağaçlarından kestirdiğimiz ahşapla kapladık. Ardından da önce o odanın temizliğini yapıp ayakkabılarımızı çıkarıp girdik.

Gece olunca köye giderken yanımızda götürdüğümüz iki-üç battaniye, yorgan ve yastığı serdik o odaya...

O gece, o evde, o odada uyuduğumuz uykunun huzurunu, tadını, lezzetini kaldığım 5 yıldız otellerde, konaklarda bulamadım hiçbir zaman…

İçerisinde bir çekyat olmasa da artık kendi evimizde uyuyorduk.

Bugün Türkiye’nin verdiği huzur, bana işte o günü hatırlatıyor.

Henüz dekorasyonuna başlayamadık Yeni Türkiye’nin… Gönlümüze göre donatacağız derken pandemi girdi, fırsatçıların saldırılarıyla binamızın boyaları soldu.

Varsın olsun, bu ev bizim...

Hepimizin evi…

Tapusu bizim! Kapıdaki zilde 83 milyonun adı yazıyor.

19 yıldır tam bağımsızlık yolunda çekilen eziyetin, verilen emeğin karşılığını görmeye başlayacağımızı biliyoruz Yeni Türkiye’nin sakinleri olarak.

Türk’üyle, Kürt’üyle Laz’ıyla Çerkez’iyle, Sünni’siyle, Alevi’siyle…

2023’e doğru giderken; binayı yaparken kırılan kollarımızı, acıyan canlarımızı onararak, eksiklerimizi, hatalarımızı sararak, bu ülke ve Türkiye için iyi niyetle tuğlalar taşırken bastığımız ayaklar için gönüller alarak yapacağız bunu hep birlikte...

Evet, çocuklarımız huzurla uyudukları bu evin hangi zahmetlerle yapıldığını bilmedikleri için, borcumuza, harcımıza, sıkıntılarımıza, evimizi taşlayanlara karşı koymak için ayırdığımız tasarruflara, öncelikli ihtiyaçlarımıza bakmadan daha çok harçlık istiyor, Play Station istiyor, dev ekran televizyon, yeni telefon istiyor... Onları bunun için suçlamıyoruz. Haklılar.

Komşu çocuklarına özeniyorlar.

Asgari ücrete yapılacak iyileştirmelerle milletin beklentileri yerine gelerek bir nebze nefes alması sağlanacak. Kısa bir süre sonra da bu binanın sakinleri, çocukları çok daha konforlu bir hayata kavuşacak inşallah.

Altyapı tamamlandığı için devletin imkânları milletin gözünü, gönlünü doyurmak için seferber edilecek.

Harika avizeler asılacak, ışıl ışıl olacak yurdumuz.

Türkiye’nin vaat veren ama yapmayan siyasetçilerinin izinden gitmeyen, en kritik ve zor seçimlerde dahi milleti kandıracak hiçbir vaatte bulunmayan büyük mimar Erdoğan’ın bugünlerde bolluk, bereket ve refah vaadinin arkasında yatan hakikat; işte bu 19 yıllık birikim.

19 yıllık emek.

İnce ince imar edilmiş Yeni Türkiye.

Türkiye evinin geçimini en zor zamanlarda dahi ustalıkla temin eden, 19 yıl önce bugünü planladığını bildiğimiz, adım adım bu evimizi inşa eden bir mimar başımızda olduğu için felaket tellallarına rağmen umutluyuz.

Kendi otomobilimizi, uçağımızı, ilacımızı, enerjimizi birkaç yıl içinde üretmeye başladığımızda cebimizde kalacak milyar dolarlarımız bu milleti âbâd etmeye yetip de artacak.

Libya’ya, Karabağ’a, Kırım’a, Suriye’ye, Kandil’e şefkat elimiz, çelik yumruğumuz uzanmasın; Afrika’ya, Somali’ye, Bosna’ya, Sudan’a merhametimiz ulaşmasın isteyenler hep hüsrana uğrayacak.

Afrin’den, Cerablus’tan, Sincar’dan uzak duralım diyenler, sınırlarımızı istedikleri gibi çizmek için yanıp tutuşanlar, avuçlarını yalayacak.

Evet yeni evimizi inşa ederken yara bere içinde kaldık, kanadı dört bir yanımız ama gururlu ve huzurluyuz.

24 Haziran milattı, 2023 büyük doğum olacak.

Durduramayacaksınız, Türkiye’nin vakti geldi.

(Mücerret.com’da yayınlanmış yazımı büyük ölçüde revize ederek ve tarihe kayıt olarak düşmesi adına yeniden yayımlıyorum.)