Türkiye gibi bir coğrafyada film festivali yapmak zor iş. Zira festival geleneğini oluşturan ve geleceğini belirleme hakkını kendinde gören mevcut algı ile Anadolu toprağının dokusunu ifade edecek nüanslara göre bir şeyler yapma gerekleri arasında kalırsınız.

Mevcut sorunsalın en önemli sebebi festivallerin yapısıdır. Ülkemizde belediye, valilik ve benzeri resmi organların desteği dışında film festivali yapmak neredeyse imkansız. İKSV’nin dışında yapabilen yok (uzun metraj festivali kastediyorum). Hal böyle olunca resmi organlar patron oluyor. Dünyada benzerleri olmakla beraber kendimize özgü organizasyon oluşturmamız gerek gibi… Neyse, burası uzun mesele, esasa gelelim…

Geçen yıl ara verilen ve yeniden düzenlenen yapısıyla, yeni ekibiyle yola çıkan Malatya Uluslararası Film Festivali, Suat Köçer yönetiminde dokusunu değiştirmiş görünüyor.

Bu yeni dokunun etkilerini ve sonuçlarını tek tek yorumlamak gerek…

Öncelikle… 

Festival, genel itibariyle başarılıydı. Her organizasyonda başa gelebilecek ufak tefek sorunlar dışında teknik aksaklıklar genel insicama etki etmedi. Özellikle fiziki şartların getirdiği dezavantajlar için de söyleyecek fazla bir şey yok. Festivalin hamiliğini üstlenen belediyenin önümüzdeki sene için yeni salonlar oluşturması veya mevcut sinema salonlarını yenilemesi gerekiyor. Özellikle Yeşil Sinema’nın baştan aşağı elden geçmesi gerekir. Gönül ister ki yeni salonlar yapılsın ama gerçekçi olmak durumundayız.

Gösterim yerleri ve otellerin birbirinden uzak olması da festival havasını etkiliyor. Oteller için yapıca fazla şey yok elbet. Ancak film izlemek dışındaki festival organizasyonlarını mümkün olduğu kadar belli bir alanda yapılmalı. AVM’ye yakın olan sanat sokağı bunun için doğru adres olabilir. Katılımcıları sürekli oradan oraya taşıma sorunu da giderilir.

Fiziki şartlar bir şekilde hallolur…

Genel itibariyle üstesinden gelmekte zorlanılan (ve bu sebepten bir yıl yapılmayan, ekibin değişmesine yol açan) diğer unsurlar benim için daha mühim.

Nedir bunlar?

‘Yeni doku’ dedik ya… Mesele bu…

Neydi festivalin yenilenen ekibi ve beklentiler?

Festivalden önce yapılan ve enerjiyi geniş zamana yaymayı amaçlayan “Türk Sinemasında Yerel Kodlar” sempozyumu çok önemliydi. Kıymetli isimler iki gün boyunca saatlerce bu mevzuu istişare etti. Sunumlar kitaplaştırılacaktı, ne oldu bilmiyorum…

Tam da bu sempozyumun başlığı noktasından hareketle jüri oluşumu ve festivalde yer alacak filmler, yapılacak etkinlikler de yenilendi.

Bir nebze…

En başta, Mesut Uçakan’a onur ödülü verilmesi çok kıymetli. Sinemamızda 40 yılı geride bırakan ve uzun seneler sırf inancı ve dünya görüşü sebebiyle festival çevrelerince görmezden gelinen Uçakan’a hak ettiği ödülün verilmesi takdire şayan.

Peki, festivalde yer alan filmler…

Özellikle uluslararası kategoride gösterilen filmlerden bazılarının barındırdığı sahneler Malatya’nın dokusuna ve duygusuna uymayacak cinstendi. Bazı kısa filmlerdeki küfür ve şiddet içeriği de nahoş manzara doğurdu. Çünkü Malatya halkı ailecek ve özellikle gençler kısa filmlere büyük bir alaka ile takip etti.

Satır arasında kalmasın…

Malatya halkı hakikaten filmlere yoğun ilgi gösterdi. Film içerikleri ve fiziki şartlar doğru seviyeye geldiğinde alakanın daha fazla olması işten bile değil.

Ve çok mühim bir teklif…

Film gösterimleri ve sempozyum gibi çabaların yanına bütün seneyi kapsayacak atölye çalışmaları konulmalı. Anadolu irfanından söz ettiğimiz bu senelerde, Anadolu’nun bağrından çıkacak yeteneklere yol açılması hayati derecede önemli. Gençlere yönelik kısa film atölyeleri ve film okumaları gibi etkinlikler bütün yıla yayılmalı ve şehrin platoya dönüşmesi sağlanmalı. Bu, üniversite ile birlikte yürütülebilir. Formüller çoğaltılabilir. Fekat Malatya’yı bir sinema şehri yapacak en önemli nüans belki de bu…

Ödüllere gelecek olursak…

Uluslararası kategori ciddi sürpriz oldu. Hiç beklenmeyen şekilde Azeri filmi Nar Bağı ödülü kazandı.

Ulusal kategorideyse sürpriz olmadı diyebiliriz. Yılın en iddialı filmi olan Buğday, 3 ödül almasına rağmen büyük ödüllere ulaşamadı. Oluşturulan jürinin Buğday’a büyük ödül vermeyeceğini tahmin ediyorduk. SİYAD jürisinin Buğday’ı en iyi film seçmesiyse hakikaten şaşırttı. Semih Kaplanoğlu’nun distopik/bilim kurgu filmi Buğday, uluslararası kategoride anlaşılması güç idi. En azından uluslararası jürinin iddiası böyleydi. Halbuki Buğday, Tokyo’da en büyük ödülü almıştı.

Netice-i kelam…

Malatya Film Festivali, yenilenen dokusuyla başarılı şekilde tamamlandı. Altını çizmeye çalıştığım hususlara dikkat edilirse şehre yakışan, şehri arkasına alan bir marka alma yolunda emin adımlarla ilerler.