“Erdoğan o fotoğrafla sadece geçmişi değil, geleceği de yokladı”
Ankara’da geçen haftanın en çok konuşulan karesi, TBMM’nin Mermerli Salonu’nda çekildi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yanında Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve birkaç adım ötede Abdullah Gül’ün eski dostları…
Ve ardından gelen cümle:
“Bu, Türkiye fotoğrafıdır.”
Beştepe çevreleri bu ifadeyi sıradan bir nezaket sözü olarak geçiştirse de kulislere bakılırsa Erdoğan o fotoğrafla bir nabız yoklaması yaptı. Kimi yorumlara göre bu, sadece eski dostlarla verilen nostaljik bir kare değil, yeni bir siyasal mutabakatın zeminini tartma hamlesiydi.
Son dönemde AK Parti’de “merkezle yeniden buluşma” söylemi dikkat çekiyor. Ekonomide Babacan’ın formülasyonları, dış politikada Davutoğlu’nun çizgisine yakın açılımlar,
kulislerde “görünmez bir yakınlaşma” olarak okunuyor.
Bazı isimler “ortak zemin arayışı çoktan başlamış olabilir” diyor.
Erdoğan’ın siyaset tarzı, fırsat anlarını sezmek üzerine kuruludur.
Bugün ekonomik reformdan dış politik dengeye kadar her dosyada
akıl birliğine, geniş tabanlı bir uzlaşıya ihtiyaç var.
Belki de Mermerli Salon’da verilen o kare, bu ihtiyacın ilk simgesel fragmanıydı.
Davutoğlu ve Babacan’la yeniden aynı karede yer almak,
yalnızca geçmişi hatırlatmadı;
bir olasılığı da fısıldadı:
“Ayrı düşenler, şartlar değişince yeniden yan yana gelebilir.”
Ankara’da herkes o günden beri aynı soruyu soruyor: Acaba Erdoğan, Türkiye siyasetinde
yeni bir merkez ittifakının taşlarını mı döşüyor?
Kulislerde yankılanan sessiz kanaat şu:
O kare, bir hatıra değil;
belki de yeni bir dönemin ilk cümlesiydi.
***
VİCDANSIZLIK ŞOVU
“Gazze hâlâ yanıyor, onlar kameraya gülümsüyor.”
Gazze’de bugün esir takası yapıldı.
Ama sahnedekiler barışın değil, ikiyüzlülüğün aktörleriydi.
On binlerce çocuğu, kadını, sivili öldürenler; bugün beyaz çadırlarda el sıkışıp poz verdi.
Katilin yüzünde tebessüm,
mazlumun toprağında kan var hâlâ.
ABD, Mısır ve İsrail liderleri, sanki bir felaketi değil, bir başarıyı kutluyor gibiydi.
Oysa gerçek şu: Bu takas, öldürdüklerinin hatırasını silmez.
Gazze, enkaz altında nefes almaya çalışırken
diplomasi masasında alkış tutan herkes
o kanın izini taşır.
Bu sahne barış değil, vicdanın çöküşüdür.
Ve tarih, bugün gülümseyen o yüzleri
yarının utanılacak fotoğrafları olarak hatırlayacaktır.
***
5G: HIZ DEĞİL, HÂKİMİYET
“Yeni çağın gücü megabitlerde değil, milisaniyelerde ölçülüyor.”
5G sadece daha hızlı internet değil, daha zeki bir düzenin altyapısı.
Bu teknolojiyle arabalar konuşacak, fabrikalar düşünecek, şehirler nefes alacak.
Bir ülke 5G’sini kurarsa, ekonomisini, güvenliğini ve geleceğini de kontrol eder.
Artık rekabet hızda değil, gecikmesiz tepki verebilmekte.
Bir saniye bile geç kalan, oyunu kaybeder.
Sanayi devrimini kaçırdık, elektriği geç benimsedik…
Ama bu kez zamanında bir fırsat var elimizde: Dijital bağımsızlık.
5G, veri egemenliğinin anahtarıdır.
Kendi ağını kuramayan, kendi kaderini de yazamaz.
Yeni çağın savaş alanı artık toprak değil, frekans.
Ve bu kez kazanan, en çok konuşan değil, en hızlı düşünen olacak.