İslam’ı kalbine indirgeyerek, Allah’a teslim olmuş kişi Müslümandır. Peygamberimizin izinden yürümek, doğruluk ilkesini son nefese kadar taşımak demektir.  Bu da yüksek bir iman gücü ile olur.  Muhabbet ile İslam’ın inceliklerine tutunan kişi, huzurludur. Dünya hevesi, kötülüğü ikram edicidir ve Müslümanca yaşam terk edildiğinde başlar ahlaki çöküntü. Hırs,rızık endişesi, adaletsizlik, doyumsuzluk çatlatır iyilik duvarını. Ötesi güçlünün güçsüzü mağdur edişi, acı bir ifade ile kardeşin kardeşe eziyetidir. Oysa insanın sol göğsü, merhametten ibarettir. “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu ( düşmanına ) teslim etmez. Kim.(mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun bir ihtiyacını giderir.” (Buhari, Mezalim)

Bu ahlaki çatı altında toplanış, maddeci zihniyete direnişin adıdır aslında. Modern sistem insanı, kendini kendine ezdirir. Bir Çin Atasözü der ki  “Eğer bir yerde küçük insanların, büyük gölgeleri oluşuyorsa orada güneş batıyor demektir. İyilik ve erdemli insan yapısı, tüketim silahları ile parçalanır. Dış dünyada gösterişe, özentiye itina ile tutunuş başladığında, iç dünya hayvani güdülere teslim olur. Sadra yerleşen bu çürüme ile barbarlaşır insan. Herkes kendi biricikliğinde, doğrular zevk kabında yeni şeklini alıyor. Unutmayalım egoizmin dili, toplumu hırpalar.

“Ben” dünyası inşa ediliyor sokakları enaniyet kokan.  Her şeyin en iyisini “ben” bilirim ezgisi latif bir model olarak servis ediliyor. Müslüman’ın gönül kapısında “ben” yazılıyor. Gözden kaçan bir gerçeğin altı çizilmeli: Müslüman imanı ile güçlüdür. İslam keşfini, ruh doğru kodladığında “ben”, “bize” dönüşür. Seküler kurgular, metalleşme teşvikleri,  ideoloji tutanakları insanın özüne karşı oynanan oyunlardır. Kardeşlik birliğinin zayıflatılması için,  oluşturulan benlik notalarıdır. “Onlar birbirine karşı şefkatli, merhametli ve alçak gönüllüdürler.” ( Maide 54)

Din kardeşliğini nasıl taşımamız gerektiği bize takdim edilmiştir. Şahsi çıkarlar, hedonist toplum oluşumuna zemin hazırlar. Histerikli, şüpheci, özenti ile kendini aşağılayan insanlar rol model olmaya başlıyor. Neredeyse her şeyin mubah olduğu bir ahlaki yapı ile kanunlaşmanın eşiği oluşturuluyor. Bu ekolu sistemin parçası olanlar, hakikatten sıyrılışı kabul dahi etmiyorlar. Dününde takva bugününde övünme olanlar acziyetini idrak edemiyor. Kendine yetersiz insanlar sanat cephemizi zayıflatıyor, bilim dünyamızı daraltıyor, mana âlemimizi de öldürüyor.

“Yaratan Rabb’inin adı ile oku” (Alak suresi) egodaki kutuplaşmayı yok edicidir. Dünyadaki her şey yaratıcının adı üzerine olduğunu hatırladığında Müslümanın imtihanı kolaylaşır. Bugünün penceresine Cahit Sıtkı Tarancı’nın şu dizelerini bırakıyorum: “Memleket isterim / Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun./ Memleket isterim / Ne zengin fakir, / ne sen ben farkı olsun / Kış günü herkesin evi barkı olsun.”  Kalp birliğine emanetsiniz.  Selamlar.