Her yıl mübarek Ramazan ayında azgın azınlığın bir şekilde İslami değerleri hedef alması ve Müslümanlara saldırması sadece Türkiye’ye has bir durum değil.

Benzer şeyleri Arap ülkelerinde de görmek mümkün.

Oralarda “Oruç yediği için dövüldü” türünden haberler işe yaramadığı için daha çok beş para etmez televizyon dizileriyle halkı meşgul etme taktiği uygulanır.

Ramazan için ibadet ayının ruhuna tamamen aykırı özel diziler ve eğlence programları hazırlanır.

Suudi Arabistan televizyon kanalı MBC, bu yıl mübarek ayda oldukça tepki çeken iki dizi yayınlıyor.

“Ummu Harun” ve “Mahrec 7” adlı dizilerin ilkinde geçmişte Kuveyt’te yaşayan bir Yahudi kadının hikâyesi anlatılıyor.

İkincisinde ise dizinin kahramanının toplumdaki gelişmelere ve yeniliklere ayak uydurma çabaları komediyle karışık bir şekilde dile getiriliyor.

Fakat her iki dizinin de ortak yönü, Filistinlilerin kötülenmesi ve “İsrail’le işbirliği yapılması gerektiği” mesajının verilmesi.

Başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri halklarının İsrail’le diplomatik ilişkiler kurulmasına zihnen hazırlanması için diziler aracılığıyla propaganda yapılıyor.

MBC kanalında yayınlanmakta olan diziler, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın politikalarının ürünü.

Kral Selman’ın oğlu bugünkü makamına iki veliaht prensin azledilmesiyle ulaşabildi.

Bunu da büyük ölçüde Washington’a verdiği “Suudi Arabistan toplumunu dönüştürme” ve “İsrail ile diplomatik ilişkiler kurma” sözüne borçlu.

Sözünü yerine getirmemesi halinde başına geleceklerin farkında.

Reuters’in aktardığına göre ABD Başkanı Donald Trump, 2 Nisan’da Muhammed bin Selman’ı arayarak ültimatom vermiş ve petrol üretimini azaltmaması halinde Amerikan askerlerini Suudi Arabistan’dan çekmekle tehdit etmiş.

Bunun üzerine Suudi Arabistan petrol üretimini kısmış.

Muhammed bin Selman, Trump’ın “Askerlerimi çekerim” tehdidinin aslında “İpini çekerim” anlamına geldiğini, Kaşıkçı cinayeti dosyasının Demokles’in kılıcı gibi üzerinde sallandığını ve Amerika’nın desteği olmadan kral olamayacağını bildiği için Washington ne isterse yapmak zorunda.

O nedenle Filistin davasını tasfiyeyi hedefleyen “Yüzyılın Anlaşması” adlı projeyi tüm gücüyle destekliyor.

Suudi Arabistan halkına İsrail’le işbirliği yapılması ve diplomatik ilişkiler kurulması gerektiği yönünde propaganda yapan diziler de yine Muhammed bin Selman’ın veliahtlık koltuğuna oturabilmek için verdiği sözlerin pratikteki yansımaları.

Mağrur ve maceraperest Veliaht Prens, İsrail ile diplomatik ilişkiler kurabilir.

Suudi Arabistan’da şu an böyle bir adıma itiraz edebilecek kimse yok.

Fakat halkı dönüştürme sözünü yerine getirmesi imkânsız.

Bunun için elbette bir takım adımlar atabilir.

Fakat Türkiye ve Tunus gibi örneklerde de gördüğümüz gibi halkları baskıcı politikalarla köklerinden koparmak mümkün değil.

Müslüman Arap halkları gibi Suudi Arabistan halkı da ne olursa olsun İsrail’i asla “dost ve kardeş ülke” kabul etmez.

Her istediğini yapabileceğini ve bir iki diziyle insanları ikna edebileceğini zanneden Muhammed bin Selman, halkın dilediği gibi şekillendireceği bir oyun hamuru olmadığını er ya da geç öğrenecek.