İnsan zihni hep bir anlam arayışı içindedir. Neyi niçin yaptığını ya da yapmadığını bilmek ister. Aklı gelişmiş, düşünmeyi öğrenmiş insanlar, neyi öne geçirecekleri ve neyin kendilerine fayda verdiğine dair ciddi çalışmalar yaparlar çünkü bilerek ya da bilmeyerek gündemimize aldığımız şeyler, bizim zihnimize malzeme olurlar. Bu malzemeyi beyin gerektiği yerde kullanır.

Eğer benim olmak istediğim yere beni götürmeyecek bir malzeme ise, beni ya yavaşlatır, ya farklı bir tarafa bakmamı sağlar ya da benim düşünce düzenimi bozabilir. Aynen yediğimiz gıda zararlı ise, onun bedenimize zarar vermesi gibi.

Hatta geç fark edildiğinde öldürmesi gibi. Her bilgi bir malzemedir ve beyin onu kullanır. Her malzemenin beyinde bir işlevi vardır ve malzemeye göre beyni çalıştırır. İyi yönde çalıştıranlar, istediğim yönde ve istediğim hızda ilerlememe katkıda bulunurlar.

İşte razı olmamla ilgili konuda böyledir. “Başıma gelenleri anlamı nedir?” diye düşünmemi sağlayan bir bakış açısı ve bunun cevabını verecek bir malzemeye ihtiyacım var. Bu malzemeyi ne kadar gönlüm onaylayarak elde edersem o kadar inanarak yaşarım.

Tedbirsizliğimden dolayı yaşadığım bir sıkıntıyı düşündüğümde, kendimi suçlarsam ders alamamış, kendimi kötü ve beceriksiz hissetmeme sebep olacak bir sonuç çıkarmışımdır. Bu ne benim ne de kimsenin işine yaramaz çünkü ben insanım ve hata yapmayı istemesem de çok dikkat etsem de bazen bazı aksaklıklar olacaktır. Bunu normal ve insani bir hal olarak görmeyip mükemmelliyetçi bir tutumla yaklaşarak “Ben bunu nasıl yaptım?” dersem, kendimi suçladıklarımın sayısını artırmaya devam etmiş olurum.

Oysa ders alıp o dosyayı kapatsam artı bir değer kazanmış olurum. Sürekli öfkeli halde bulunan bir beyefendi ya da hanımefendi, ne kadar gereksiz yere bağırdığını fark edip onu düzeltmek için gayret etmeyip, “Bu senin yüzünden” diye karşısındakini suçlarsa, o ev artık huzurla içinde yaşanacak bir ev olmaktan çıkar ve kavga haneye döner.

Her olay, bir şeyi anlamamız içindir. Ekonomik seviyemizden, boyumuzdan, saçınızın dökülmesinden, kilomuzdan ve daha akla gelebilecek pek çok şeyden şikâyet ederken, önce durup düşünelim. Kendimizi

kilolu iken de sevmeyi öğrenemezsek, kilodan kurulma şansımız yoktur.

Önce razı olarak sakinleşelim, sonra sakin sakin çözüm üretelim. Çocuğumuz mu olmuyor, önce tedbir sonra tevekkül edelim. Ondan sonra yani olmayanın da güzel olabileceğine inanıp, razı olduğumuzda, o zaman zihnimiz ve bedenimiz daha rahat çalışmaya başlar ve pek çok aile artık çocukları olmayacağını anlayıp bundan razı olduklarında çocukları olmuştur Allah’ın (c.c) izninden sonra şartlar yerine gelmiş, sakin olmakla beraber hormonlar normal çalışmaya başlamıştır.

Başımıza gelenlerde bir hayır vardır mantığı, bizi o hayrı düşünmeye sevk eder ve görürüz ki mutlaka o olayda bizim hayrımıza olacak faydalar var edilmiştir. Bu

Allah’a (c.c) ve bizi sevdiğine inanıp ona teslim olmakla ve tedbiri, düşünmeyi ve sevmeyi elden bırakmamakla daha mümkün olur inşallah.