Bitmek bilmez bir abesle iştigal hali:“Romanı filminden daha iyiydi”
“Roman, romandır; film, filmdir. Tıpkı resmin resim, şiirin şiir olduğu gibi. Aynı konu hakkında, aynı hikaye üzerine, hatta aynı an üzerine sayısız
sanatsal ürün ortaya konulabilir; bunların değerlendirmeleri kendi disiplinleri içinde yapılmalıdır. Şiir şiir olarak ele alınmalı, resim de resim…”
Kitap uyarlaması filmler hakkında şöyle bir “geyik” vardır:
“Kitaptaki filan filan bölümler filmde yok. Şurada adam şöyle şöyle diyordu, orayı değiştirmişler. Olmamış! Bu ne rezalet!”
Kitapta bulunan bazı bölümlerin filmde bulunmadığı, çeşitli olayların değiştirildiği hep doğrudur; fakat “Olmamış! Bu ne rezalet!” kısmı genelde yanlıştır.
Bununla ilgili çarpıcı bir örnek:
Bizde “Cinnet” olarak bilinen Stenley Kubrick imzalı 1980 yapımı “The Shining” filmi, ünlü yazar Stephen King’in aynı adlı romanından uyarlanmıştır. King, filmi izlediğinde feryat figan isyan eder: “Bu benim romanım değil!” Yönetmen Kubrick gayet sakince cevap verir: “Evet, bu senin romanın değil, bu benim filmim.”
İnternette filan bazı görseller hazırlıyorlar, “Kitap, filme dönüştüğünde önemli bir kısmını kaybeder” filan diyorlar. Oysa Kubrick’in de işaret ettiği gibi, birisi kitaptır, kitap olarak değerlendirilmelidir, birisi filmdir, film olarak değerlendirilmelidir.
Nitekim Stephen King, o kızgınlıkla kendi romanını kendisi filme çekmeye kalkışmış, sonuç tam bir felaket olmuştur. Fakat Kubrick’in filmi hala ışıl ışıl orada durmaktadır.
Şöyle değerlendirelim:
Sözgelimi, önünüzde Kırım Sürgünü’nde evlatlarını kaybetmiş ihtiyar bir kadının hikayesini anlatan bir ağıt var. Bir de, aynı kadının hikayesinden yola çıkarak yazılmış bir roman… İkisi de yüreğinizi dağlıyor, ikisi de çok dokunaklı, ikisi de tüyler ürpertici sizin için. Tutup, “Ağıt, romandan daha iyiydi” diyebilir misiniz? Ya da “Roman, ağıttan daha iyiydi…”
Roman uyarlaması filmlerde yapılan yaygın hata budur: Birbirinden farklı disiplinlere ait iki farklı eseri aynı kefede değerlendirmek; çok güzel bir elmayla çok güzel bir armudu kıyaslayıp “Elma armuttan daha lezzetliydi” demek.
Roman, romandır; film, filmdir. Tıpkı resmin resim, şiirin şiir olduğu gibi. Aynı konu hakkında, aynı hikaye üzerine, hatta aynı an üzerine sayısız sanatsal ürün ortaya konulabilir; bunların değerlendirmeleri kendi disiplinleri içinde yapılmalıdır. Şiir şiir olarak ele alınmalı, resim de resim…
Bu yüzden, roman uyarlaması bir filmde, ilgili romandan falan filan bölümlerin çıkarılmış olması tek başına filmin “kötü” olmasına sebep değildir. Bir filmin “kötü” olması için başka başka sebepler vardır. Yine bu yüzden, “Filan romanı okumadım, ama ondan uyarlanan filmi izledim; dolayısıyla romanı da okumuş gibi oldum” da çok yanlış ve sakat bir kanaattir.
Sinemanın “doğası” bu galiba: Şiir hakkında herkes kolay kolay konuşamaz, konuşmak istemez; resim için de öyle, tiyatro için de öyle… Ama söz sinema oldu mu, amiyane tabirle, “atıp tutmak” daha kolay.
Sinemanın mimar ve mühendislerinden İngiliz sinemacı Alfred Hitchcock bile bu roman-film kıyasından o kadar çok çekmiştir ki… Hitchcock’un hemen bütün filmleri roman uyarlamasıdır; çok güzel filmlerdir, çok büyük filmlerdir, dönüp dönüp baktığımız işlerdir. Sözgelimi 1954 yapımı “Rear Window-Arka Pencere” muazzamdır; fakat biz filmi izleyip beğendiğimizde, filmin uyarlandığı kitap hakkında “Filanca Amerikalı yazarın falanca romanı ne muazzamdı” demeyiz, diyemeyiz. Ama film kötü olsaydı, “Koskoca Hitchcock adamın romanını berbat etmiş!” demeye yeltenirdik; olacak iş mi? Nitekim Hitchcock’un kendisi de, “film yapmak için özellikle kötü romanları seçtiğini, çünkü iyi romanları seçtiğinde ‘şurası romandaki gibi değil, burası olmamış’ diye bir yığın ‘eleştiriyle’ karşılaştığını, romanın fan’larıyla baş etmenin imkansız olduğunu” söylemiştir.
Velhasıl-ı kelam, sevgili dostlar, İncesu’nun üzümü de çok lezzetlidir, Pınarbaşı’nın patatesi de; Bob Dylan’ın “Hurricane” şarkısı da çok güzeldir, Norman Jewison’ın “Hurricane” filmi de…
Sağlıklı beslenelim, kendimize iyi bakalım; güzel şiirlerle, güzel şarkılarla, güzel filmlerle, güzel romanlarla yola devam inşaallah.