Günün birinde Biyoloji dersinden okul durumu çok iyi olmayan bir arkadaşlarına yardım etmek isteyen bir gurup öğrenci onu belli yerleri çalışması hususunda uyarırlar.
-Hoca hep solucanları sorar, al şu metni çalış. Metin çok uzun değildir. Kısacık bir şey der ve ezberler. Solucanlar asalak canlılardır. Yerin dibinde yaşarlar. Toprağı havalandırırlar. Vs .vs.
Gün gelir sözlü başlar, arkadaşlarının teklifiyle dersi zayıf olan öğrenci de sözlüye kalkacak cesaret bulur. Tahtaya yürür, eh ne de olsa solucanları ezberlemiştir. Tahtada hocaya bakar, hadi sorun artık der gibi. Hoca öğrenciye döner ve ; - Bize leylekleri anlat der. Öğrenci afallar ne diyeceğini bilemez. Bir sağa bir sola bakınır. Arkadaşlarına, başıma gelen neydi der gibi bir bakış atar ama iş işten geçmiştir. Başlar anlatmaya. Leylekler uzun gagalı canlılardır. Göçmendirler. Beslenme düzenleri farklıdır. Toprakta buldukları kurbağa, yılan ve solucanları yerler. Solucanlar ise asalak canlılardır. Diyerek konuyu solucanlara bağlar. Böylelikle işin içinden çıkar.
Hocanın sözlü sonunda ne puan verdiğini bilmiyoruz. Konuyu kabul edip etmediğini de. Lakin günümüzde siyaset üreten bazı liderlerin solucan meselesi gibi konuyu aynı noktaya getirdiğine şahit oluyoruz.
Geçtiğimiz günlerde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu elektrik faturaları konusunda usta bir manevra yaparak konuyu solucana getirip, elektrik faturalarını ödemeyeceğim dedi. Sosyal medyada konu tartışıldı. Henüz ilk faturası evine ulaştı mı bilinmez ama herkes faturanın ödenip ödenmeyeceğini merak ede dururken, İBB fatura konusunda vatandaşa uyarıda bulundu “Su faturasını ödemeyenin suyu kesilir.”
Siyaset yapmak güzel şey, insanlar siyaseti; değer katmak, sorunları çözmek, kendini ifade etmek için yaparlar. Önceki günlerde kontak kapatma eylemi yapalım diyen bir gurup da vardı. Gerçi onların eylemi ne oldu cidden merak ediyorum. Ülke geneli katılım ne oldu acaba?
Siyaset mekanizması sorun çözme alanıdır. Elinizde belirli iktidar alanları varsa kendinize göre sorun olan durumlara müdahale edersiniz. Çözümler üretirsiniz. Halkın yüreğine ulaşmaya çalışırsınız. Sonuç oy olarak sandığa yansır; ya iktidara yürürsünüz ya da muhalefet olarak devam edersiniz. Tamamen sandığa bağlı. Ama konuyu solucana bağlarsanız işte o zaman cidden problemli bir alanda kulaç atmaya başlarsınız ki ne ülkeye ne halka faydanız olmaz.
Dünyada Pandemi sonrasında ciddi bir kriz oluştu. Piyasaya sürülen fazla miktarda nakit likidite ortalığı allak bullak etti. Her yerde enflasyon uçtu. Hala da tedarik zincirleri problemli, insanlarda para olsa da değeri yok. Ama en büyük zararı da bizim gibi gelişmekte olan ülkeler çekmeye devam ediyor. Bir de burnumuzun dibinde savaş çanları çalarken kimse çok rahat olmasa gerek. Hele de buğday ve ayçiçeği gibi iki temel gıda gurubunu ithal ettiğimiz, üstüne üstlük doğalgazın büyük bölümünü aldığımız ülkenin savaşa giriyor olması bizim için çok iç açıcı değil. Ama bizim gündemimiz sadece “Erdoğan’ı göndermek” üzerine kuruluysa ve bunun için toplantı üstüne toplantı yapıyorsak. Tek gündem maddemiz de oysa biz solucan meselesinin bir adım önüne geçememişiz demek ki.
Türkiye’de seçim çalışmaları hep erken başlarda bu defa epey erken başladı. Bu da seçim sonrası ittifakların seçim öncesi kurulması zorunluluğundan olsa gerek ama tüm enerjimizi de oraya harcamanın bir gereği var mı diye merak etmiyor da değiliz. Bu arada sekinet ve sükûnet hepimize yarar sağlar. Aksi tüm durumlarda hem yapılar olarak hem de devlet olarak zarar görürüz. Siyasetçiler solucan meselesine elbet çalışsın lakin halk solucan üzerinden zarar verilmesine ciddi tepki verir. Benden uyarması, vesselam…