“Siz ey iman edenler! Sorumsuzun biri size (önemli) bir haberle geldiğinde durup gerçeği araştırın; değilse, istemeden birilerini rencide eder, ardından da yaptığınızdan pişmanlık duyarsınız.” (Hucurât, 49:6).

İNTERNET TEKNOLOJİSİNİN BAŞ DÖNDÜRÜCÜ HIZINA AYAK UYDURABİLMEK

İkinci nesil internet (Web 2.0) devriminden sonra yaşanan hızlı gelişmeler ve buna uygun olarak üretilen yeni akıllı cihazlar sayesinde insanlar saniyeler içinde yeni sanal gruplar oluşturma imkânına kavuşmuş oldu. Olağanüstü hızda ve kolaylıkta iletişim ve paylaşım kabiliyetine sahip bu mecranın mutabık kalınmış ilkeler ve âdâb çerçevesinden kullanılmaması büyük bir nimetin nikmete dönüşmesine yol açmaktadır. Böylece iyilik, lütuf, ihsan ve saadete vesile olması temennisiyle oluşturulan sosyal medya gruplarındaki ilkesiz paylaşımlar eziyete, hattâ tacize dönüşebilmekte, bu da kırgınlık ve dargınlıklara yol açarak grubun en baştaki amacının tam zıddına bir işlev görmesine ve nihayet dağılmasına yol açabilmektedir.

İnsanların anında iletişime geçmesini ve kesintisiz şekilde bağlantılı kalmasını sağlayan sosyal ağlar, olumlu birçok özelliklerinin yanı sıra çeşitli problemleri de beraberinde getirmektedir. Mesela, en yaygın paylaşım ağı olma vasfını uzun bir süre koruyan Facebook’ta insanlar ‘kendini sunma’ yarışına girerek görme, gösterme ve gözetle(n)meye dayalı yeni bir iletişim tarzı geliştirmiş, bu algı değişimi sonucunda bazı ağ kullanıcılarının ‘mahremiyet’ duygusu ve algısı dejenere olmuştur.

Bir toplumda geçerli olan iletişim biçiminin o toplumun kültürünü belirlediğini söyleyen düşünürler, insanlık tarihinin gelişim sürecinde sözden yazıya ve basıma geçişin teknik bir gelişmemen ibaret olmayıp her yeniliğin beraberinde yeni bir hayat tarzı getirdiğini ve toplumsal ilişkileri değiştirdiğini ifade etmektedir. Mesela, toplumsal ilişkilerin en yoğun şekilde yaşandığı, çok eski dostlukların canlandırıldığı, yeni arkadaşlıkların edinildiği ya da mevcut arkadaşlıkların sürdürüldüğü; haber, bilgi, duygu, kanaat, beceri, beğeni gibi çeşitli paylaşımların gerçekleştiği ortamlar olarak sosyal ağların kullanıcıları kısa bir zaman diliminde milyonlara, hattâ milyarlara baliğ olabilmektedir. (1)

SANAL ÂLEM CEMAATLERİNE ÜYE OLMAK VE ÜYE KALABİLMEK

Üçüncü binyılın başında hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen internet, geçmişte insanlar arasında var olan ancak somut bir şekilde görülemeyen bağlantıları bilgisayarlar ve diğer akıllı cihazlar arasında oluşturulan yeni bir sanal mekânda, yepyeni bir iletişim ağı olan siber düzlemde daha görünür kılmıştır. Seyrek aralıklarla yüz yüze görüşebilen ya da uzun zamandır görüşemeyen eski tanıdıklar yanında yeni arkadaşların da dahil olabildiği sosyal ağlar ve sanal gruplar, kullanıcıya/grup üyesine ‘bir sosyal gruba/ cemaate aidiyet duygusu’ yaşatan yönüyle adeta postmodern dönemin cemaatlerini oluşturmaktadır.

Her an her yerde herkesin paylaştığı -sürekli benliklerin reklam edildiği- bir ortamda bireyin çekincelerinden birini bu ortamda artık gözetlenmek değil göz önünde bulunmamak oluşturmaktadır. Gözden uzak olmak artık bu ortamlardan uzak olmak anlamına gelmektedir. Temel haberleşmeler, davetler buluşmalar vs. giderek sosyal ağlar üzerinden yürütülmekte ağda olmayan bireyler dışlanmaya başlanmaktadır. Hem var oluş hem de paylaşım açısından dışlanan bireye ağa katılmaktan başka seçenek de bırakılmamaktadır. Sadece arkadaşlarıyla iletişimde kalabilmek ve olup bitenlerden kopmayıp haberdar olmayı sürdürebilmek adına sosyal ağlarda kalmaya kendini mecbur hissedenlerin sayısı hiç de az değildir. İsteyerek ya da istemeyerek de olsa birey, artık kendini bu ortamda var etmek, elinde olanları paylaşmak, ağ üzerinden iletişimini sürdürmek ve sistemin dışında kalmamak üzere şartlanmıştır (Erdem, 2010:61).

SOSYAL MEDYA İÇİN ÂDÂB VE ERKÂN BELİRLEYEBİLMEK

Facebook ve LinkedIn gibi sosyal ağlar, YouTube ve Slideshare gibi paylaşım siteleri, Twitter ve Instagram gibi mikro-günlük (microblogs) siteler üzerinden her gün milyonlarca ‘sanal cemaat’ milyarlarla ifade edilen paylaşımlar yapmaktadır. Bu kadar büyük ve yoğun bir sanal dünyada var olmanın ilkeleri, sosyal medyada arz-ı endam etmenin âdâb-ı muaşereti ve genel âdâb ve erkân (yol ve yordam) yanında gruplara özel çerçeve mutabakatları sağlanması, bu devasa iletişimin sağlıklı şekilde yürütülebilmesi ve insanlığın hayrına bir işlev görebilmesi için elzem hale gelmiştir.

Matbaalar şöyle dursun televizyon ve radyo kuruluşlarına bile ihtiyaç duymadan World Wide Web (www: Küresel Yaygın Ağ) üzerinden siber ortamda yayın yapma imkânı sunan Tweet (minik kuş ciklemesi), Facebook (okul arkadaşları ağı) gibi sosyal medya araçlarından en çok kullandığım WhatsApp (hâl hatır sorma ağı) için çerçeve sözleşme mahiyetinde bir ilkeler dizgesi önermekte yarar görüyorum:

1) WhatsApp grubunun dirayetli bir moderatörü/ müdürü/ sorumlusu olmalı, lüzumu halinde gruba kuralları hatırlatmalı, lüzumsuz paylaşım ve tartışmalara mahal vermemelidir.

2) Grubun adı/ başlığı içeriğine mütenasip şekilde belirlenmeli, abartılı ve asılsız isimlerden kaçınılmalıdır.

3) Aslolan içeriktir. Dolayısıyla paylaşılan içeriğin özgün, sağlam ve üyeleri ilgilendirmesi kuvvetle muhtemel özellikte olmasına özen gösterilmelidir.

4) Grubun günlük, haftalık ve aylık paylaşım sıklığı baştan yaklaşık olarak belirtilmelidir. Mesela, haftalık, aylık ve yıllık faaliyetler ile toplantı bilgilerinin paylaşılması amacıyla kurulan bir grupta yüzlerce alakasız paylaşımlar yapılması asıl mesajların araya kaynamasına yol açacaktır.

5) Lüzumlu ve ilgili olduğuna kanaat getirilen video ve resimlerde kısa izahlar yapılması hem ilgilenmeyenlerin o görselleri açmak için zaman ve kota israfı yapmamasına hem de ihtiyaç halinde arşivden kolayca bulunabilmesine hizmet edecektir.

6) Anlamsız tekrarlardan kaçınmak için bir materyali paylaşmadan önce yukarıya doğru mesajlar taranarak paylaşım gerçekleştirilmeli, üyelere bıkkınlık vermemeye özen gösterilmelidir.

7) Yazılacak mesajın yekpare olmasına dikkat edilmelidir. Zira bölük pörçük mesajlar her düşüşünde grup üyesini rahatsız etmekte, takibi de zorlaştırmaktadır.

8) Mesajı göndermeden önce mutlaka gözden geçirmeli, grup üyelerine saygının bir nişanesi olarak üslup ve imla hataları giderilmelidir.

9) Mesajı yazan üye üslubunun üyelerden bazılarını incitme riskini dikkate alarak yazmalı, ancak üyelerden herhangi birisi de genel ortama hitaben yazılmış bir mesajı üzerine alınarak, meseleyi şahsileştirerek buradan bir dargınlık üretmemeli, grup üyeleri birbirlerine güvenmelidir.

10) Sosyal medyada kini ve nefreti değil, sevgiyi ve saygıyı yayan bir dil kullanmalıyız.

11) Sosyal medyanın genellikle “1-9-90 kuralı” ile işlediğinin bilincinde olarak 1 kişinin ürettiği içeriği en az 9 kişinin paylaşacağı ve asgari 90 kişinin bu mesajı okuyacağı baştan hesap edilmelidir.

12) Mesaj sahibi hangi içeriği hangi saatte paylaşacağına dikkat etmeli, geri bildirim yapması beklenen ilgili üyeler de makul bir zaman içinde geri dönüş yapmalıdır.

WhatsApp gruplarının bir sosyal medya çöplüğüne dönüşmemesi, üyelerini yormasına ve kırgınlıkla gruptan ayrılmaya mecbur etmemesi için yukarıda sıraladığım önerilerime fikir ve gözlemleri doğrultusunda ilave yapmak isteyen muhterem dostlarımızı kanaatlerini yukarıdaki şahsi e-mail (iyimeyil) adresime yazmalarını istirham ediyorum.

Âdâb ve erkânı baştan belirlenerek üyelere tebliğ edilmediğinden birçoğumuz için yük olmaya başlayan sosyal medya gruplarıyla ilgili bu haftaki yazımızı Prof.Dr. Ahmet Emre Bilgili’nin “WhatsApp gruplarının işleyişi üzerine” başlıklı yazısından iktibas edeceğimiz bazı tespit ve önerilerle tamamlayalım:

“WhatsApp uygulamasının iş, meslek, arkadaşlık, akrabalık, sosyal ilgi, STK yönetimi ve iletişim gibi bütün alanlarda, doğru kullanıldığı takdirde müthiş kolaylıklar ve avantajlar sağladığı bilinen bir husustur. Ancak her birimiz işimiz, mesleğimiz, sosyal ve ilgi alanlarımıza göre çok farklı WhatsApp gruplarına üye olmak durumundayız. Sözlü iletişimin dışında akıllı telefonlardaki bütün uygulamaları da dikkate aldığımızda korkunç bir yoğunluk ortaya çıkmaktadır. İşte bu yoğunluğun iyi yönetilebilmesi için WhatsApp grupları ile ilgili etik ve dikkat edilmesi gereken kurallar devreye girmektedir. Tabi ki her kural her grupta geçerli olmaz. Fakat kuralsız grup da olmamalıdır. Şimdi bir deneme mahiyetinde ve yaşanmışlıklardan hareketle oluşan şu noktalara dikkat etmekte grup ve kişi yararı olduğuna inanıyoruz. Bir anlamda işin Âdâb-ı Muâşereti de diyebilirsiniz:

1) Her şeyden önce WhatsApp grup yöneticisi, işinin sadece grubu kurmak olmadığını asıl görevin yönetmek olduğunu bilmeli ve grubun neden oluşturulduğunu, hedefini ve kurallarını ilan etmelidir.

2) Sözgelimi grup üyelerinden birinin yakını vefat ettiğinde gruptan biri bunu üyelere duyurur. Defin bilgilerini verir. Fakat bütün üyeler cenaze sahibine taziyelerini buradan ayrı ayrı bildirmemeli. Tüm grup adına bir taziye yayınlar ve böylece konu kapanmış olur.

3) Cuma günleri her üyenin cuma mesajı yayınlaması yerine yöneticinin -eğer gerekli görüyorsa- bir mesaj yayınlaması ile karmaşa giderilmiş olur. Üyeler bu mesaja karşılık vermemelidir.

4) Paylaşılan bilgilerin sadece grup üyeleri arasında kalmayabileceği bilinmeli ve bu yüzden mahremiyete dikkat edilmelidir.

5) İzin almadan davet, kabul mekanizması olmadan kişilerin kendini grup içinde bulması, hatır için grupta kalınması kişiyi ‘kerhen’ üye konumuna sokar, bu da verimi düşürür.

6) Çok sayıda kişiye hitap edildiği için mesajlar giderek özel hale gelmişse işin devamı şahsi hesaplardan sürdürülmelidir.

Evet, bu ve benzeri kurallara ne kadar riayet edilirse bu teknolojinin kazanımlarını o kadar sağlıklı yürütürüz. Nihayetinde hepimiz için geçerli olan husus; ‘üslûb-ı beyan, ayniyle insan’dır.”

Yazımızın ilk sözü gibi son sözü de bizi yaratan ve bizi en iyi bilen Rabbimiz’den olsun:

“…Ve bilmediğin bir şeyin peşinden gitme! Çünkü kulak, göz ve gönül; bütün bunlar (hesap günü) ondan dolayı sorguya çekilecektir.” (İsra, 17:36).

Kaynaklar:

1) İlhan KORKMAZ. (2013). “Facebook ve Mahremiyet: Görmek ve Gözetle(n)mek”. Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 5, s.22-36.

2) Erdem, Elif; (2010), Elektronik Medya ve Yeni Bir Medya Olarak Sosyal Ağlar, İstanbul Üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

3) Göle, Nilüfer; (2001), Modern Mahrem, Metis Yayınları, 7. Basım, İstanbul.

4) Niedzviecki, Hal; (2010), ‘Dikizleme Günlüğü’ Kendimizi ve Komşularımızı Gözetlemeyi Niçin Bu Kadar Sevdik?, Ayrıntı Yayınları, 1. Basım, İstanbul.

5) Sartorı, Giovanni; (2006), Görmenin İktidarı, (Çev. Gül Batuş, Bahar Ulukan), Karakutu Yayınları, 2. Basım, İstanbul.

6) Şener, Gülüm; (2010). Sosyal Ağlarda Kimlik ve Cemaat, Mostar Dergisi, Nisan 2010 Sayısı.

7) Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi; (2011), Sosyal Paylaşım Siteleri Soruşturması, Mart, Rapor No: 4, İstanbul: UHİM.

8) Uslu, Karahan, Zeynep; (2007), “Yeni İletişim Araçları ve Toplumsal Etkileri”, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi 2007/1.

9) Erdem E. (2009). Sosyal Medya Araçlarının Kamu Hizmetleri ve Uygulamalarında Kullanılabilirliği. Türkiye Bilişim Derneği. Sayı116 Ocak

10) Koçak G. (2012). Bireylerin Sosyal Medya Kullanım Davranışlarının ve Motivasyonlarının Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı Bağlamında İncelenmesi. Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü.

12) Hacıefendioğlu Ş. (2010). Sosyal Paylaşım Sitelerinde Üye Bağlılığı Üzerine Bir Araştırma. 56-71. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi

12) , 29 Şubat 2016.