Teknoloji, insanı her an ulaşılabilir hâle getirdi. Mesajlar, e-postalar, bildirimler… Günün her saati bir şeyler talep ediyor. Ama bu durum, insan doğasına aykırıdır. İnsan her an cevap vermek, her şeye yetişmek üzere yaratılmadı. Sürekli hazır olma hâli, zamanla insanı yorar ve içten içe tüketir.
Sürekli bildirim almak, zihni parçalara böler. Dikkat dağılır, düşünceler yarım kalır, derinlik kaybolur. İnsan hiçbir işe tam olarak odaklanamaz. Bir şey bitmeden diğeri başlar; zihin, tamamlanmamışlık hissiyle dolup taşar. Bu da yorgunluğu artırır, verimi düşürür.
İnsan düşünmek için sessizliğe ihtiyaç duyar. Sessizlik, zihnin kendini toparladığı alandır. Ama modern dünyada sessizlik neredeyse lüks sayılıyor. Boşluklar hemen dolduruluyor, beklemek tahammül edilemez hâle geliyor. Oysa insan, durabildiği kadar insandır.
Teknoloji hayatı hızlandırdı ama insanı yordu. Zaman kazandırdı gibi görünürken, zihinden çaldı. Her şey daha çabuk ama daha yüzeysel oldu. Anlam, hızın gerisinde kaldı.
Bu yüzden mesele ulaşılabilir olmak değil; dengede olmaktır. Ne zaman cevap vereceğini, ne zaman susacağını, ne zaman duracağını bilmek… Gerçek özgürlük, teknolojiyi yönetebilmekte saklıdır. Çünkü insan, her an açık olmak zorunda kaldığında kendine kapalı hâle gelir.