Gözler yanar, zihin dağılır, sabır azalır. İnsan çabuk sinirlenir, odaklanmakta zorlanır ama çoğu zaman neden böyle hissettiğini bilemez. Çünkü bu yorgunluk görünmezdir; kas ağrısı gibi elle tutulmaz, ateş gibi ölçülmez. Ama etkisi gerçektir ve giderek yaygınlaşmaktadır.

Sebep çoğu zaman aşırı ekran süresidir. Gün boyu telefona, bilgisayara, tablete maruz kalan zihin, durmaksızın uyarılır. Bildirimler, görüntüler, sesler… Beyin sürekli tetikte kalır. Bu hâl uzun sürdüğünde, zihinsel yorgunluk kaçınılmaz olur.

Zihin de dinlenmeye ihtiyaç duyar. Sürekli uyarılan bir beyin sağlıklı çalışamaz; düşünceler yüzeyselleşir, karar verme zorlaşır, duygular keskinleşir. İnsan kendini yorgun değil de “dağılmış” hisseder. Asıl tehlike de budur: Yorgunluğu fark etmeden tükenmek.

Bu yüzden dijital molalar ruh sağlığı için bir lüks değil, gerekliliktir. Ekrandan uzak geçirilen kısa anlar bile zihni toparlar. Sessizlik, doğayla temas, gözleri dinlendirmek… Bunlar beynin kendini onarmasına izin verir.

Teknolojiyi kapatmak bir kaçış değildir; bir bakım yöntemidir. Kendini koruma refleksidir. İnsan bazen bağlantıyı kestiğinde, aslında kendisiyle yeniden bağlantı kurar. Çünkü zihin sustuğunda, insan gerçekten dinlenmeye başlar.