Türkiye, Rusya ve Suriye rejimi arasında Moskova’da yapılan üçlü görüşme ve ardından gelen açıklamalar Beşşar el-Esed ve müttefiklerinin katliamlarından kaçıp Türkiye’ye sığınan mültecileri endişelendirdi.

Kuzey Suriye’de rejim güçlerinden kurtarılmış bölgelerde yaşayan Suriyeliler, Beşşar el-Esed ile normalleşmeyi protesto için gösteriler düzenleyerek, katil Suriye rejimiyle asla uzlaşmayacaklarını ve rejim yıkılana kadar devrimin devam edeceğini söylediler.

Suriyeli muhaliflerden de Beşşar el-Esed başkanlığındaki rejimle görüşmenin yararsız olduğu ve rejimin kesinlikle değişmeyeceği yönünde açıklamalar geldi.

Suriyeli mülteciler ve muhalifler ile rejimden kurtarılmış bölgelerde yaşayan Suriyeliler endişelerinde haklılar.

Birçok kişi için rejim kontrolündeki bölgelere dönmek dayanılmaz işkencelere ve idama gitmekle eşdeğer.

Fakat Suriye rejimi karşıtlarının da göz ardı etmemeleri gereken gerçekler var.

Türkiye çok ciddi bir güvenlik tehdidiyle karşı karşıya ve bu tehdidin arkasında Suriye rejimi gibi bitik bir güç değil, bizzat ABD bulunuyor.

Ankara’nın hamleleri, PKK’nın Suriye rejimiyle geçmişe dayalı işbirliğini görüp hem Suriye’nin hem de Türkiye’nin toprak bütünlüğü için çok daha büyük bir tehlike teşkil eden Kandil-Washington işbirliğini görmezden gelerek anlaşılmaz.

Suriyeli muhalifler Türkiye’den kendi güvenlik kaygılarına öncelik vermemesini istiyor olamazlar.

Ayrıca, Türkiye tarihinin en önemli seçimine gidiyor.

Cumhur İttifakı ve adayı, seçimi kazanmak için Suriyeli mülteciler sorununu çözme iradesi göstermek zorunda.

Bu irade beyanını “Kuzey Suriye’de Türk askerinin kontrolündeki bölgeleri ve Türkiye’deki Suriyelileri Beşşar el-Esed’e teslim etme hazırlığı” olarak okumak doğru değil.

Türkiye’nin istediği, kendisine sığınan milyonların haklarının korunacağı bir çözüm ve bu yaklaşımın yanlış olduğu söylenemez.

Suriyeli muhalifler ve rejimden kurtarılan bölgelerde yaşayanlar devrime bağlılıklarını dile getirebilir ve rejimle uzlaşıyı reddedebilirler.

Usulüne uygun olduğu sürece bu Türkiye, Rusya ve Suriye rejimi arasındaki pazarlıklarda Ankara’nın elini de güçlendirir.

Tepkilerin Türkiye karşıtlığına dönüşmesi ise Suriyeli muhaliflerin yapacakları en yanlış iş olur.

Rejim karşıtları mutlaka Türkiye’ye güvenip ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışmalı ve kendilerine kulak verip görüşlerini dinleyen Ankara’yla koordineli hareket etmeliler.

“Türkiye’ye güvenen yolda kalır” türü çirkin söylemlerden ve kirli propagandalardan, rejimin işine yarayacak açıklamalardan kaçınmalılar.

Suriye rejimi Rusya’nın baskısıyla ön şartlarını bir yana bırakıp Moskova’daki üçlü toplantıya katılsa da herhangi bir adım atmadan ve bir takım taahhütlerin altına girmeden önce Türkiye’deki seçimlerin sonuçlarını görmek istiyor.

Sandıktan Erdoğan yerine Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayının zaferle çıkması halinde işinin çok daha kolay olacağına inanıyor.

PKK ve FETÖ gibi Beşşar el-Esed de son günlerde kavgalarla sarsılan o masaya bel bağlayanlardan.

Suriye rejimi, Rusya’nın baskısına doğrudan karşı koyamaz fakat İran’ın da yardımıyla - en azından Türkiye’deki seçimler sonuçlanana kadar - oyalama taktiğine başvurmak isteyecektir.