Picasso  “Sanatçının ne yaptığından çok kim olduğu önemlidir” der. Günümüzde politik anlamda ne yaptığınız kim olduğunuzdan önemli hale gelmiş durumda. Bir kral olabilirsiniz ama krallığınız demokrasiyi tehdit etmezse ordularını sizi işgal için değil, korumak için yollarlar. Adı İslam olan bir devlette molla olursunuz, “büyük şeytan ABD ile savaşmak için varız” söylemini sabah akşam tekrar edersiniz ama iş fiiliyata gelince Emperyalist haçlılarla bir olup Müslüman öldürürsünüz o zaman kimse size “Sen molla mısın, Ayetullah mısın?” demez. Yahut antiemperyalist söylemi üzerine inşa ettiğiniz örgütünüzü emperyalistlere peşkeş çekip tetikçilik yaptırarak bir anda “özgürlük savaşçısı” tanımını koparıverirsiniz. Eylem ve söylemlerinizle tutarlı olmaya ve çarkın dişlilerine çomak sokmaya başladığı anda kim olduğunuz önemli hale gelir. Bunda ısrar etmeniz ise sırasıyla diktatör, katil, terör destekçisi vs. birçok yaftayla itham edilmenize sebep olur.

Emperyalist güçler pragmatist bir siyaset güder. Menfaatine uygun olduktan sonra, kimsenin ne dediğine, ne giydiğine, nasıl yaşadığına, diktatörlüğüne, krallığına, mollalığına bakmaz. Tayyip Erdoğan son dönemlerde bu çarkın dişlisine uyum sağlamadığı için hedef haline getirildi. Ne yaparsa yapsın “Sonuna kadar mücadele edilecek adam” yaftasını yedi bir kere. Türkiye’nin o çarka dâhil olmasının önünde kim duruyorsa o yok edilmeli anlayışıyla vuruyorlar her yönden. Bu her halükarda yaşanacak bir şey, su bulanmadan durulmaz hesaplaşma kaçınılmaz…

Yaptıklarını bir kenara koyun, sadece vehmettirdikleriyle bile tarihi olarak ümmetin genetiğine işlenmiş olan,  “Türkiye ayağa kalkarsa mazlum ümmet kurtulur” anlayışı coğrafyamız yeni hâkim olmaya başlamışken,  bu güç kırılmak isteniyor. Yine eskisi gibi kendi kabuğuna çekilmiş, egemen güçlerin istediği gibi oyun oynamasına seyirci kalan bir ülke olmamızı istiyorlar.

Şuurlara alternatif vermek çok önemlidir…

Bu ülkede Batıcı işbirlikçiler her zaman küçük bir azınlıktır ama medya ve işbirlikçi kurum ve kişiler eliyle birçok noktada köşe başlarını işgal ettikleri için en çok onların sesi çıkar.  Anadolu insanının sesini çıkartması ve gerekirse yumruğunu sıkıp sokağa dökülmesi bunların korkulu rüyasıdır.

Yıllardır söylüyoruz. Müslümanlar gücünün farkında olmalı ve gerektiğinde bu gücü kullanabilecek şekilde zihnen ve bedenen hazır olmalı. Savaş kapımıza dayanmış bütün emperyalist güçler anlaşarak bizi de karanlığa çekmek istiyorlar.

Ülkenin ne fiili ne de ruhi olarak işgaline bir daha izin vermeyeceğimizi Emperyalistlere ve işbirlikçisi piyonlarına göstermemiz gerek. “Bu topraklar İslam, vatan ve millet düşmanlarına bırakılmayacak” deme zamanıdır artık.