Gazetemiz manşetinde gördünüz. Dün, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’la birlikteydik. Bir grup ulusal gazetenin genel yayın yönetmeniyle Florya’daki Atatürk Deniz Köşkü’nde basına kapalı bir buluşma yaptı. Kurtulmuş, hem kendisine hem de komisyona dönük eleştirilere tokat gibi bir cümleyle cevap verdi: “Demirden korkan trene binmesin.” Bu söz, sadece bir çıkış değil, bir devlet kararlılığı beyanıdır. Türkiye artık korkakların değil, cesurların ülkesidir. Bu süreçte ne pazarlık var, ne de taviz… Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu, Türkiye’nin kendi inisiyatifiyle yürüttüğü, tam bağımsız bir modeldir. Ama her zamanki gibi, pusuda bekleyenler yine devreye girdi. “Komisyon İmralı’ya gitmesin”, “Federasyon tartışılıyor” diye yaygara koparanların tek derdi süreci sabote etmek.
Çünkü bu ülkede silahlar sustukça, provokatörlerin sesi kısılıyor. Kurtulmuş’un da dediği gibi, “Ne ilk dört madde var, ne dil tartışması, ne federasyon.” Yani ortada ne söylentilerin temeli var, ne de söyleyenlerin niyeti temiz. Bu komisyon, Meclis’in denetiminde, milletin gözü önünde ilerliyor. Hiçbir gizli ajanda, hiçbir karanlık pazarlık yok. Ama belli ki bazıları, Türkiye’nin kendi sorununu kendi çözmesinden rahatsız. Çünkü onlar dışarıdan güdülen bir Türkiye istiyorlar. Oysa bugün devlet, milletin iradesiyle yürüyor. O tren artık rayda, hareket etti. Ve bu millet, demirden korkmadan o trene bindi. Korkaklar kenara çekilsin. Bu yol, cesurların Türkiye’sine çıkıyor.
SÜPER LİG ACİLEN TATİL EDİLMELİ
Artık mesele birkaç ismin gözaltına alınması değil… Bu, Türk futbolunun tamamına sinmiş bir ahlaki çürümenin itirafıdır. Hakemlerin, kulüp başkanlarının, yöneticilerin bahis dosyalarına karıştığı bir tabloda, hiçbir maçın, hiçbir puanın meşruiyeti kalmamıştır. Bu şartlarda lig devam edemez. Çünkü ortada adına spor denen şeyin zerresi kalmamıştır. Bu skandalın üzerine bir tek maç dahi oynanırsa, o maça çıkan her oyuncu, her taraftar, her yayıncı bu rezaletin bir parçası olur. O yüzden yapılması gereken açıktır: Süper Lig derhal tatil edilmelidir. Futbolun vicdanı, sahadaki topun değil, düdüğün kime çaldığında saklıdır. O düdüğü çalanın parmağı bahis ekranında geziyorsa, artık o oyun oyun değildir. Bugün mesele skor değil, sistemdir. Mesele 90 dakika değil, namustur. Bu skandalın kökü kazınmadan hiçbir şey normale dönemez. Tüm hakemler, kulüp yöneticileri, federasyon görevlileri tek tek denetlenmeli, sistem şeffaf biçimde yeniden inşa edilmelidir. Aksi hâlde her gol, her puan, her şampiyonluk şüphelidir. Türkiye bu kadar kirli bir tabloyu görmezden gelemez. Bu yüzden çağrımız nettir: Lig tatil edilsin, futbol yeniden doğsun. Temizlenmeden devam eden her dakika, Türk futbolunun tabutuna çakılmış bir çividir.
EBEDÎ DOSTLAR DERNEKLEŞİYOR
Geçtiğimiz akşam bir grup iş insanıyla bir araya geldim. Hepsi birbirinden başarılı, ama en önemlisi hepsi yerli, millî ve Anadolu kökenli. Aralarında Remzi Dursunkaya, Talip Avcı, Ömer Arpacı, Hakan Büyükdede, Muhammed Ali Öz, Mahir Karabudak, Ramazan Taş, Mükremin Tekin, Yakup Güler ve Haluk Sadıkoğlu gibi iş dünyamızın yakından tanıdığı isimler var. Bu buluşmaların mimarı Remzi Dursunkaya, her zamanki gibi sakin ama vizyoner bir duruşla yön veriyor. Bu toplantı, sıradan bir sohbet değildi. Orada bir ruh, bir hedef, bir Anadolu vizyonu gördüm. Kalkınmayı sadece kârla değil, değerle ölçen bir anlayış… Yerli üretimi, istihdamı, teknolojiyi ve ihracatı aynı potada buluşturan bir ruh. Bu insanlar, büyük sermaye gruplarının gölgesinde kalmadan, Anadolu’nun alın teriyle yükselmiş, millî ekonomi fikrinin gerçek temsilcileri. Ve ben inanıyorum: Bu masadan yalnızca yeni iş fikirleri değil, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını büyütecek bir sivil hareket doğuyor. Artık sadece devletten teşvik bekleyen değil, devlete omuz veren bir iş dünyası var. Bu masada konuşulanlar, Türkiye’nin önümüzdeki 10 yılının üretim stratejisini belirleyecek güçte. Ve evet, bu toplantıların içinden çıkacak bir sivil toplum yapısı, Anadolu sermayesinin örgütlü vicdanı olacaktır. Bugün İstanbul’un, Kayseri’nin, Gaziantep’in, Konya’nın, Bursa’nın iş insanları aynı heyecanla bir araya geliyorsa bu sadece ekonomi haberi değildir. Bu, millî uyanışın ekonomik ayağıdır. O akşam o sofrada bir şey çok netti: Bu insanlar artık sadece iş yapmıyorlar, Türkiye yapıyorlar.