Kişisel bakım çoğu zaman dış görünüşle eş tutulur. Kremler, serumlar, aynada geçirilen uzun dakikalar… Oysa aynaya bakan herkes kendine bakmış olmaz. Kendine bakmak, yalnızca yüzünü değil; bedeninin ve ruhunun ihtiyaçlarını da fark edebilmektir. İnsan, dışarıya ne kadar özen gösterirse göstersin, iç dünyasını ihmal ettiğinde bu bakım eksik kalır.
Uykusuzluk, stres, bastırılmış duygular… Bunlar cilde sürülen hiçbir ürünle gizlenemez. Vücut konuşur, cilt anlatır. İnsan kendine ne yapıyorsa, beden onu dışarı yansıtır. Yorgun bir zihin, solgun bir yüzle kendini ele verir. Bu yüzden bakım, yalnızca görünenle değil; görünmeyenle ilgilidir.
Bakım rutini, şefkatle başlar. Kendine kızmadan, acele etmeden, başkalarıyla kıyaslamadan… İnsan kendine nasıl davrandığını fark ettiğinde, gerçek dönüşüm başlar. İyi görünmekten önce iyi hissetmek gelir. Çünkü huzur, yüz ifadelerine makyajdan daha güçlü bir etki bırakır.
Gerçek bakım, insanın kendisiyle kurduğu ilişkinin kalitesidir. Kendini dinleyebilen, sınırlarını bilen, ihtiyaçlarını ertelemeyen insan; hem bedenine hem ruhuna iyi bakar. Aynadaki yansıma ise bunun doğal sonucudur. Çünkü insan kendine iyi davrandığında, bunu saklayamaz; yüzünden taşar.