Süreç, henüz ilk adımında varlık göstererek başladı ve adı konulmadan devam etti. Sona yaklaştığımızı iyiden iyiye hissettiğimiz bugünlerde, “iyi ki adı konulmamış” diyoruz.
Çünkü geçmiş tecrübeler gösterdi ki; isim sorgulaması bazen keskin olabiliyor. İsim üzerinden gereksiz tartışmalarla kafa karışıklıkları çıkabiliyor.
Bu defa adı yoktu. “Çözüm süreci” denmedi. “Demokratik açılım” da denmedi. Ancak hedef çok net belirlenmişti: Terörü geride bırakıp “Terörsüz Türkiye”ye ulaşmak.
TERÖR BİR HEYULA
Devlet Bahçeli, 2 Nisan 2025 tarihinde Türkgün gazetesinde yayımlanan makalesinde, “Terörsüz Türkiye”yi tarif ederken ‘terörün hayatın her yerinden ve zihinlerden çıkarılmasından’ söz etti. Devamında ise “tam demokrasi böyle bir zihinsel ve sosyal iklimde istendiği gibi gelişebilecektir.” dedi.
Vurguyu tekrar edelim; “hayatın her yerinden ve zihinlerden terörü çıkarmak…”
Terör, bir amaç taşıyor görünse de aslında giderek kendi kendisini üreten bir strateji. Başta eylem olarak ortaya çıksa da sonradan artık bir durumun adı hâline geliyor. Kısa zamanda büyüyüp bir heyulaya dönüşüyor.
Korku yaymayı, korkutup kaçırmayı, sindirmeyi, ürkütmeyi, işlevsizleştirmeyi amaçlayarak aramızda dolaşıyor.
Evet, cana kıyıyor, kan akıtıyor. Ancak en geniş tanımıyla topluma dehşet saçıyor ve yılgınlık yaratıyor. Kuralsız, acımasız ve her zaman istismarcı…
TERÖRÜN YIKICILIĞI
Bizde de öyle işledi terör. Hem neden başka türlü işlesin ki!
Siyaseti zora soktu. Siyasetin alanını daralttı. Daralan alanı da mayınlarla döşedi. Demokrasiyi krize soktu. Önüne tuzaklar koydu. Çözemeyeceğimiz paradokslar, bin yıl tartışsak içinden çıkamayacağımız sorular üretti.
“Hukuken yasal olanın, demokratik açıdan meşruiyeti sorgulanabilir mi?” diye sordu mesela. “Madem yasal değil, neden Meclis’i yönetiyor?” itirazları konuşma ortamını zehirledi.
Terör, sadece bir partiyi, o partinin konumlanışını değil, onun üzerinden siyasetimizin tamamını, siyaset dilimizi ifsat etti, köreltti.
Siyaset dilimizin dışına taştı terör, gündelik konuşmamıza musallat oldu. Kelimeler öyledir. Canlıdırlar. Hayatın her yanına sokulur, bir ağaç gibi kök salar, dallarıyla dört bir yana uzanırlar.
Terör de öyle yaptı. Başka kelimeleri yanına aldı, çoğaldı. Tanımlayan, belirleyen, anlamın odağını kaydıran, seviyesini yükselten oldu. “Trafik terörü”, “tribün terörü”, “başıboş köpek terörü” dedik. “Market terörü” diyeni de duyduk. ‘Masabaşı anket terörü’, ‘sokak röportajı terörü’ diyen bile oldu.
TERÖRLERİN KAYNAĞI TERÖR
Bugün artık, dilimizdeki bütün ‘terör’lerin kaynağı olan büyük harflerle ‘TERÖR’den kurtulmanın adımlarını atıyoruz. Geri dönülmez bir aşamaya geldik.
Ardından sözlüklerimizi açacağız ve nerede terör görürsek üzerine bir çizik atacağız.
Terörün bütün kullanımlarını, yan anlamlarını, ona bağlı hikâyeleri, onunla yapılan dil oyunlarını… hepsini sileceğiz. Evrim geçirmiş hâllerinin izini sürecek, her nereye saklandıysa bulup çıkaracağız.
Kelime dağarcığımızı terörden dip köşe temizleyeceğiz. Terörün yorduğu kelimelerimizi dinlendireceğiz. ‘İyi terör’, ‘kötü terör’ ayrımı olmayacağına göre hepsinden kurtulacağız.
“Terörsüz Türkçe” Terörsüz Türkiye’ye eşlik edecek. Demokrasimiz, hukukumuz, ekonomimiz… vd. Kısacası ülkemizin geleceği adına umut doluyuz.