İç Güvenlik Paketi’nden yola çıkarak, dün, kolluk kuvvetlerinden doğan kimi hukuksuzlukları dile getirmiş, buna dair denetimin arttırılması gerektiğini belirtmiştik.

Bugün kapsamı biraz genişletelim, meseleye yeni de bir boyut ekleyelim.

Sadece polis ve jandarma değil, genel olarak (takım elbise dahil) devletin herhangi bir üniformasını giyen hemen herkes bir anda kendisini devlet gibi hissetmeye, buna uygun davranmaya başlıyor (Devlet dediğimiz de “temeli adaletle atılan devlet” değil, “ceberut devlet.”) İster zabıta olsun ister general, isterse bir trafik polisi ya da müsteşar, fark etmiyor.

Elbette ki bir tümen komutanıyla bir itfaiye memurunun, bir müsteşar muaviniyle bir hemşirenin sorumlulukları kıyas edilemez. Fakat işin niteliğine göre artan sorumluluk, beraberinde, ilgili işteki dikkat ve hassasiyeti arttırması gereken bir sorumluluktur; yüklenicisine “Ben devletim” deme hakkı veren değil.

Şöyle düşünelim:

Adam eşiyle dostuyla mutlu huzurlu bir pazar geçiriyor, akşam evde çekirdek çitleyip dizi seyrediyor. Ertesi gün kalkıp polis üniformasını giyiyor ve “senin benim gibi” olan bu adam birden sokakta kendince beğenmediği bir görüntü nedeniyle milleti azarlamaya, karakolda tutulan bir adamla sinkaflı konuşmaya, yeri geldiğinde onu tokatlamaya hakkı varmış gibi davranmaya başlıyor.

Son tahlilde herkes işini yapıyor. Kimisi asker kimisi terzi. “Ben olmasam hepiniz ölürdünüz” diyen asker gördüm ama, babamın “Ben olmasam hepiniz çıplak kalırdınız” dediğini hiç duymadım -Terzi önlüğüyle memur üniformasının, sahiplerinin zihinlerinde oluşturduğu fark.

Dediğim gibi, yaptıkları işin önemi arttıkça sorumluluk bilinçlerinin de artmasını beklediğimiz kimi memurlar, işin sorumluluk boyutunu hiçe sayıp yetki kısmını abarttıkça abartıyorlar. Çoğu zaman da bu ruh haliyle kırıp döküyorlar. Kabalaşıyorlar. Hayattan uzaklaşıp kalp kırıyor, kul hakkına giriyorlar.

Daha vahimi, bir tüzel kişi olarak devletin büyük büyük özürler dilediğini gördüğümüz şu devirde, skandal boyutundaki pervasızlıklarıyla gündeme gelen devletin memurlarının bir türlü özür dilediklerini göremiyoruz. Kasıt ya da ihmal şöyle dursun, hata halinde bile göremiyoruz.

Öyle olmasını hiç istemem ama izlenimim şu: Bugün, “temeli adaletle atılan devlet” kavramını benimsemiş birkaç kişinin sevk ve idaresinde giden bir devletimiz var; fakat bu devletin pek çok memuru bunu anlayamıyor; anlayamıyorlarsa bile amir-memur zincirinde olan bitene ayak uydursunlar diye bekliyoruz, gene olmuyor.

Çok istiyorlarsa “Ben devletim” deyip mutlu olsunlar yine, ama artık hangi devleti temsil ettiklerini de bir zahmet düşünsünler.

Vesselam.