Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Çarşamba günü Tunus’a gerçekleştirdiği birkaç saatlik sürpriz ziyaretin iki ülke ilişkilerinden daha çok Libya konusuyla ilişkili olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Ziyareti doğru okuyabilmek için zamanlamasına ve öncesinde yaşanan gelişmelere bakmak gerekiyor.

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, Pazartesi günü Kartaca Sarayı’nda Libyalı kabile liderlerinden ve siyasilerden bir grupla görüştü.

Aynı gün akşam geç saatlerde de “Libya Barış Duyurusu” adıyla bir çağrı yayınladı.

Libyalıları hiç kimseyi dışlamadan diyaloga ve uluslararası meşruiyete saygı duymaya davet eden Tunus Cumhurbaşkanı, Libya’da çözümün ancak Libyalılar arasında sağlanabileceğine dikkat çekti.

Bu gelişmenin ardından da Erdoğan’ın Tunus ziyareti gerçekleşti.

Arap Baharı devrimlerinin kıvılcımını yakan Tunus ve Türkiye arasındaki ortak noktalar, iki ülkenin hem aralarındaki işbirliğini geliştirmelerine ve hem de birlikte bölgeye yönelik adımlar atmalarına zemin teşkil ediyor.

Her şeyden önce Tunus, devrimin kazanımlarını korumayı başarmış ve halkın özgür iradesini yansıtan seçilmiş cumhurbaşkanına sahip bir ülke.

Kays Said, daha çok “Arap milliyetçisi” bir portre çizse ve Türkiye’ye yaklaşımında bir takım soru işaretleri olsa da Libya sorununda demokrasi karşıtlarının desteklediği Hafter yanlılarının değil Trablus’un yanında yer alması gayet doğal.

Tunus Cumhurbaşkanı’nın Fransa ve İsrail karşıtı olduğunu unutmamak gerekiyor.

Türkiye’nin Libya’yla imzaladığı anlaşma, Doğu Akdeniz’de emrivaki yapmak isteyen İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin aleyhineyken Libya, Mısır ve Lübnan gibi Arap ülkelerinin lehine.

Dolayısıyla hiçbir aklı başında Arap milliyetçisi, Türkiye’ye yaklaşımı nasıl olursa olsun, Ankara ve Trablus arasında imzalanan deniz sınırı anlaşmasına karşı çıkmaz.

Libya’nın küresel ve bölgesel güçlerin çatışma alanına dönüşmesinin komşu ülkelerin güvenliğini ve istikrarını ciddi şekilde tehdit edeceğini söylemeye gerek yok.

O ülkelerin başında da Tunus geliyor.

Hafter’in Libya’ya yığdığı paralı askerler ve özellikle Ruslar bölgede alarm zillerinin çalmasına yol açtı.

Erdoğan’ın geçen gün ifade ettiği gibi, Türkiye ısrarla Tunus’un Cezayir ve Katar’la birlikte Berlin sürecine katılması gerektiğini söylüyor.

Ankara’nın Cezayir’de ve Tunus’ta memnuniyetle karşılanan bu tavrı ve Türkiye-Libya-Cezayir-Tunus işbirliğinin Akdeniz’deki dengeleri etkileyeceği kesin.

Cezayir, geçenlerde yeni cumhurbaşkanını seçti.

Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun’un Cezayir Güvenlik Yüksek Konseyi’yle yaptığı toplantıdan Libya ve Mali sınırlarında güvenlik önlemlerini artırma ve Libya konusunda diplomatik çabaları yoğunlaştırma kararı çıktı.

Cezayir, Kuzey Afrika’da Mısır’ı dengeleyebilecek güçle bir ülke.

Erdoğan’ın ziyaretinin hemen ardından Tunus’a giden Libya İçişleri Bakanı Fethi Başağa, Türkiye-Libya-Cezayir-Tunus ittifakının Libya’da ve Kuzey Afrika’da istikrarın garantisi olduğunu söyledi.

“İttifak” olarak nitelemek için henüz çok erken olsa da dört ülke arasındaki işbirliğinin Türkiye’den resmen askeri destek isteyen Libya ve bölge için – Allah’ın izniyle – hayırlara vesile olacağı muhakkak.