Pazar günü Ukrayna, Rusya’ya çok ağır bir darbe indirdi. Kimilerine göre bu, Rusların “Pearl Harbor” günüydü.

Saldırı sırasında Ukrayna ordusu istihbaratı, Rusya içine önceden sızdırdığı FPV tipi küçük dronları Kazakistan sınırına yakın bir şehirde bir araya getirdi. Bu dronlar, bomba yerleştirilmiş halde büyük konteynerlerin çatı katlarına gizlendi ve Rusya’nın stratejik hava üslerine yakın bölgelere taşındı. Ardından konteynerlerin üst kapakları otomatik olarak açıldı ve dronlar harekete geçerek Rusya’nın stratejik bombardıman uçaklarını hedef aldı.

Bu saldırı sonucunda Rusya’nın yaklaşık 40 stratejik uzun menzilli savaş uçağını kaybettiği belirtiliyor. Zararın 7 milyar dolar civarında olduğu ifade ediliyor.

Ukrayna bu saldırıyla, Rusya’nın her noktasını vurabilecek ve ülke içinde her yerde operasyon yapabilecek kapasiteye sahip olduğunu gösterdi.

Daha da önemlisi, Rusya’nın envanterinde yaklaşık 120 adet bulunan stratejik bombardıman uçaklarının üçte biri -yaklaşık 40 uçak- bu saldırıda imha edildi. Üstelik bu uçakların üretimi durmuş durumda ve ambargolar nedeniyle yenilerinin yerine konulması orta vadede mümkün değil.

Söz konusu uçakların, özellikle Avrupa ve ABD’ye karşı olası bir savaşta kullanılmak üzere muhafaza edildiği göz önünde bulundurulursa, Ukrayna’nın verdiği zararın stratejik boyutu daha iyi anlaşılır.

Peki, böyle büyük bir saldırının İstanbul’daki ateşkes görüşmelerinin ikinci turundan hemen önce gerçekleştirilmesinin anlamı nedir?

İki ihtimal öne çıkıyor.

Birincisi, Ukrayna’nın ve onu destekleyen Avrupa ile ABD’deki küresel aktörlerin barış görüşmelerini sabote etmek istemesi. Ancak bu düşük bir ihtimal. Zelenskiy’nin, Trump’ın iradesine rağmen böyle dramatik bir adım atması pek olası değil. Zira Ukrayna’nın savaşı sürdürebilmesi ABD’nin desteğine bağlı ve yalnızca Avrupalıların desteğiyle bu savaşı sürdürmesi mümkün değil. Bu gerçek, son aylarda çok net biçimde görüldü.

Geriye ikinci ihtimal kalıyor: Trump, Putin’i müzakere masasına oturtmakta zorlandığı için bu saldırıya yeşil ışık yakmış olabilir. Trump başkanlığa geldiğinden beri Ukrayna’da hızlı bir barış istediğini birçok kez ifade etti. Ancak bu aceleciliği Putin bir zayıflık olarak yorumladı ve müzakerelerde ipe un serdi. Bundan dolayı Trump, son haftalarda Rusya ve Putin’e karşı söylemini sertleştirdi.

Dolayısıyla en mantıklı açıklama, saldırının Trump’ın Putin’i masaya zorlamak amacıyla teşvik edilmiş olmasıdır. Rusya buna askeri bir karşılık verecektir.

Ancak Putin’in asıl değerlendirmesi, Trump’ın kararlılığını görüp bu savaşın uzun vadede sürdürülemeyeceğini kabullenmesi yönünde olacaktır.

Bana sorarsanız, Putin Trump’ın kararlılığını test etti. Bu kararlılığı gördükten sonra sahada alabileceğini alıp bir ateşkese razı olacaktır. Zira bu savaş, Rusya’yı da fazlasıyla yıprattı.