İsrail’in 7 Ekim 2023 tarihinde başlattığı ve bugün halen devam eden Gazze’ye yönelik saldırıları ve bu saldırılar kapsamındaki gerçekleştirdiği katliamlar ile işlediği soykırım suçları kesintisiz devam ediyor. 600 günü ya da 20 ayı geride bıraktığımız saldırılarda şimdiye kadar 54 binin üzerinde Filistinli katledildi, en az 123 bin kişi ise yaralandı. Tabi bu rakamların hepsi yaklaşık, çünkü Gazze’de ölümler devam ediyor.

Biz bu satırları yazarken de, siz okurken de Gazze çocuklar ve kadınlar öldürülmeye devam ediyor. Gazze’de insanlar sadece İsrail bombalarından dolayı ölmüyor. Açlık, susuzluk ve tıbbi yardıma ulaşamamak da ölüm sebepleri arasında. Zira İsrail 2 Mart’tan beri Gazze’ye insani yardımların girişine izin vermiyor.

İzin vermediği yetmiyormuş gibi, aslında Gazze’de yeterince insani yardım malzemesi olduğunu ancak Hamas’ın bu yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak yerine kendisi için kullandığını ileri sürerek, insani yardımları da bir silaha dönüştürmeye çalışıyor. 

Ne hikmetse bugüne kadar 54 binden fazla Gazzeliyi gözünü kırpmadan katleden İsrail, şimdiye kadar Birleşmiş Millet ajansları veya bazı uluslararası sivil toplum kuruluşları üzerinden yürütülen insani yardım dağıtımını ele geçirmeye niyetlendi. Hatta bunun için adı “Gaza Humanitarian Foundation (GHF)” (Gazze İnsani Yardım Vakfı) olan İsviçre merkezli bir paravan vakıf bile kurduruldu.

Kurduruldu diyorum çünkü bu vakfın İsrail istihbarat servisi Mossad tarafından kurdurulduğu ve desteklendiği, İsrail meclisindeki muhalefet milletvekilleri tarafından dile getirildi. Hatta daha kurulur kurulmaz vakfın aldığı 100 milyon dolarlık bağışın da İsrail hükümeti tarafından yapıldığı Washington Post tarafından haberleştirildi. 

Vakıf doğrudan insani yardımları dağıtmayı pek uygun bulmamış olacak ki, bu işleri yapması için ABD merkezli “Safe Reach Solutions (SRS)” isimli şirketle de anlaşma yapmış.

Yani sizin anlayacağınız, İsrail Gazze’ye gönderilen insani yardımları; kurduğu bu sözde vakıf ve dağıtım işi için anlaşma yaptığı ABD’li yüklenici firma üzerinden araçsallatırıp, insani yardım işinden bir gelir elde etmenin hesabını yapmış.

Açıkçası bu haberi ilk duyduğumda biraz şaşırmadım değil. Ama sonra bir de baktım ki dünyanın değişik yerlerinde faaliyet gösteren insani yardım kuruluşlarının çoğunun başında bir Yahudi yönetici var. Ya da mutlaka bir Yahudi hayırsever (!) bu vakıfları ya da dernekleri kurmuş…

Neyse, dünya genelindeki insani yardım kuruluşlarının arkasında kimler olduğu ve bu kişilerin insani yardım mevzusunu manipüle edip etmediğini başka bir yazımızda detaylıca irdeleyeceğimizi söyleyip konumuza dönelim.

Malum Gazze’ye dünyanın her tarafından milyonlarca dolarlık yardım malzemesi geliyor. Bunların bir kısmı daha önceki ateşkes süreçlerinde ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı. Ama daha önce de belirttiğimiz üzere Mart ayı başından beri insani yardımların Gazze’ye girişine izin verilmediği için, bu yardımların büyük bir kısmı Mısır’ın El Ariş limanında bekletiliyor. Anladığımız kadarıyla Batılı ülkeler tarafından Gazze’ye ulaştırılmak üzere İsrail’e gönderilen yardım malzemeleri de mevcut. Bunlar da Gazze’nin İsrail’e açılan Erez olarak bilinen Beyt Hanun ve Karem Abu Salem kapılarında bekletiliyor. 

Bu arada İsrail geçen haftadan itibaren söz konusu vakıf ve yüklenici şirket üzerinden Gazze’ye insani yardımları ulaştırmaya başladığını duyurdu. Hatta Gazzelilere yönelik de çağrılar yapıldı. İsrail ordusundan yapılan açıklamalarda, Gazze’de insani yardımların düzenli bir şekilde dağıtılması için belirli alanlar oluşturulduğu ve bu yardımları almak isteyen Gazzelilerin bu alanlara gelmesi istendi.

Fakat sözde insani yardımların dağıtılması için kurulan alanların fotoğrafları servis edildiğinde anladık ki, İsrail’in amacı insani yardım dağıtmak falan değil. Zira görüntüler, bildiğiniz İkinci Dünya Savaşı’ndaki Nazilerin kurduğu esir kampları. Bir kere etrafı tel örgülerle çevrili yardım dağıtım alanları insanların yoğun yaşadığı, yani çadırlarını kurduğu bölgelerden uzak.

Zaten Gazze’de insanlar bir yerden başka bir yere gitme lüksüne de sahip değiller. Zira her an kafalarına bir bomba düşmesi veya keskin nişancılar tarafından vurulmaları içten bile değil. Ayrıca insani yardımların insanların bulunduğu ortamlara ulaştırılması da bir prensip meselesi. Yani insanları bu yardımları alabilmek için ilave zahmetlere katlanmaya zorlamak her şeyden önce insani değil ve bu koşullarda güvenli de değil.

Kaldı ki bu kaygılarımızda ne kadar haklı olduğumuz daha ilk organizasyonda ortaya çıktı. Yapılan anonslardan sonra Pazar günü Refah yakınlarında kurulan yardım dağıtım merkezine gitmek için yola çıkan binlerce Filistinlinin üzerine İsrail askerlerinin ateş açtığı ve en az 30 kişinin açılan ateşte hayatını kaybettiği yansıdı medyaya.

Bu yetmiyormuş gibi Netzarim koridorunda kurulan yardım dağıtım merkezinde de aynı şeyler yaşandı. İsrail ordusu tarafından kalabalığın üzerine gelişi güzel ateş açıldı ve yardım malzemesi almaya gelen insanlar bir kez daha ölümle burun buruna geldi.

Bir kez daha anladık ki, İsrail’in amacı Gazzelilere insani yardımları ulaştırarak onların hayatta kalmalarını sağlamak değil. Bilakis onları nasıl çadırlarında, sokaklarda veya sığındıkları neresi ise orada başlarına bomba yağdırarak öldürüyorlarsa şimdi de yardım dağıtmak bahanesiyle çağırıp, yardım kuyruğunda öldürmeyi planlamışlar. 

İşin ilginç yanı ise, önümüze düşen videolardan orada yaşanan can pazarını net bir şekilde görmemize rağmen, soykırımcı İsrail’in bunları da ret etmesi olmuştur. Hatta İsrail ordusundan yapılan açıklamada, CNN ve BBC’de de yayınlanan görüntülerin gerçeği yansıtmadığı, yardım dağıtım işleminde herhangi bir can kaybı yaşanmadığı ve insanların yardım kutularını alarak sorunsuz bir şekilde geri döndükleri iddia edildi.

İsrail ordusuna göre medyaya servis edilen görüntüler gerçek değilmiş. Hatta CNN ve BBC gibi medya kuruluşları bile bunu ayırt edememiş ve Hamas’ın tuzağına düşmüş. Zira görüntülerde insanların üzerine ateş edenler İsrail askerleri veya yüklenici firma elemanları değil, Hamas üyeleriymiş…

Ama gelin görün ki İsrail ordusu kendi yalanlarını bile çürütecek başka bir açıklama daha yaparak, hem bu işi ellerine yüzlerine bulaştırdıklarını hem de asıl niyetlerinin insani yardım dağıtmak olmadığını bir kez daha gösterdi.

Neymiş efendim, “askerler, gece saatlerinde insani yardım dağıtım alanından yaklaşık bir kilometre uzaklıkta ve çalışma saatleri dışında, birkaç şüphelinin kendilerine yaklaşmasını önlemek için harekete geçmiş ve kendilerine doğru ilerleyen kişilere ateş açılmış. Ayrıca bu olayın, yardım sahası yakınında sivillere ateş açıldığı yönündeki asılsız iddialarla da hiçbir ilgisi ve alakası yokmuş…”.

Hatta İsrail’in çocuk katili, tecavüzcü ve hırsız ordusu, bu güvenilir (!) açıklamaya itibar etmeyenler için ne idüğü belirsiz Gazze İnsani Yardım Vakfı’ndan konuyla ilgili yapılan açıklamayı da paylaşmış.

“Yardım dağıtım noktalarında can kaybı ve yaralanma olduğu iddialarının yalan olduğu, tüm yardımların sorunsuz bir şekilde dağıtıldığı, dağıtım esnasında yaralanma veya can kaybı yaşanmadığı ve en önemlisi bu sahte haberlerin hepsinin Hamas tarafından yayıldığına dair bilgiler aldıklarını” açıklayan vakıf, “bu haberlerin hiçbiri doğru değildir, hepsi uydurmadır” diyerek de bitirmiş açıklamasını.

Takdir sizin. Artık hangisine inanmak isterseniz. Bir tarafta gözünüzle gördüğünüz görüntüler ve bölgeden yapılan haberler, diğer tarafta ise katil İsrail ordusu ile onun yardakçısı ve Mossad’ın aparatı olan sözde insani yardım kuruluşu olan Gazze İnsani Yardım Vakfı.