Güzel sanatların herhangi bir dalında yaratıcılığı olan, eser veren kimseye sanatkâr ya da sanatçı denir.

Tabii ki her sanatın farklı incelikleri vardır, her sanatçının da farklı becerileri…

Ama “Ülkemizde sanatçı olmak/görünmek için gereken asıl beceri nedir?” derseniz, “Hiçbir eser ortaya koymadan, hiçbir sanat icra etmeden büyük(!) sanatçı olmak…” diye cevaplarım bu suali…

Hemen kızmayın ama… Meşhur olmadan sanatını icra eden, şan şöhret peşinde koşmaktansa sanatının gereklerini yerine getirmek için gecesini gündüzüne katan sanatçılara ve zanaatkârlara zinhar sözümüz olamaz ve onlar başımızın tacıdır.

Peki, mevcut durumda basında yer bulan, pohpohlanan, belli kesimler tarafından itibar gören ideal bir sanatçı olmak için hangi şartlara haiz olmanız gerekir?

*Ultra Kemalist, aşırı laikçi ve Batıcı olmalısınız. (Bu, anayasanın ilk üç maddesi gibidir; değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.)

*Kemalizmi din, modernizmi mezhep, pozitivizmi iman olarak içselleştiremediyseniz sanatçı olmaya, kabul görmeye hiç heveslenmemelisiniz.

Kemalist, laik, kapitalist, pozitivist dünya görüşünü benimsemeyen siyasetçilerden de, partilerden de zinhar uzak olup ülkeyi dünyanın en ileri ülkesi de yapsalar onlara muhalefet etmeli; bulduğunuz her fırsatta en ağır şekilde karalama kampanyaları düzenlemelisiniz.

*Batı’dan gelen her şeyi kutsamalı, Batı’ya ve Batılıya gıptayla bakmalısınız.

*Hristiyan, Yahudi, Zerdüşt, Budist vb. dinlerin mensuplarının dinlerinden kaynaklı her türlü ayini, giyim kuşamı, hayat tarzını kutsayıp saygıda kusur etmemeli; aynı şeyleri Müslüman yapınca “gerici, yobaz, radikal dinci” damgasını çekinmeden vurabilmelisiniz.

*Kendi milletinizi küçümsemeli; değerlerini, inançlarını, geleneklerini, yaşam tarzını çekinmeden tahkir ve tezyif edebilmelisiniz.

*Şarabı su gibi tüketmeli, viskiyi ağzınızdan düşürmemeli, rakıya güzellemeler yapmalı, alkol almayanı adam yerine koymamalı, ayık gezmeyi ayıp saymalısınız.

*Her gün biriyle aşk(!) yaşayabilecek, her gün başka bir yatakta uyanabilecek kadar geniş olmalı; namus, ahlak, bekâret, haram, helal gibi değerleri çoktan demode kabul etmiş olmalısınız.

*Vücut ölçüleriniz doksan altmış doksan, utanmanız noksan, ar perdeniz yer ile yeksan olmalı…

*Büyükleri saymayacak, küçükleri sevmeyecek, fakiri adam yerine koymayacak, yeri gelince şöhretinizin arkasına sığınıp bunlara zulmedecek, şiddet uygulayacak kadar insanlıktan çıkmış bir zalim olmalısınız.

*İşlediğiniz suçlardan, yediğiniz haltlardan sonra “Sarhoştum, hatırlamıyorum.” diye savunma yapacak kadar pişkin olmalısınız.

Tüm bu özellikleri bünyenizde toplayıp içselleştirebildiyseniz merak etmeyin, sanat adına ortaya bir eser koymanıza, kendinizi yormanıza, kalite için çaba sarf etmenize gerek yoktur.

Belli kesimler sizin reklamınızı sürekli yapacak, şöhrete giden tüm kapıları sizin için açacak, tüm olumsuz özelliklerinizi ustaca makyajlayıp maharet gibi sunacak ve sizi dünyanın cennetinde şan, şöhret, servet içinde yüzdürecektir.

Bu özellikler olmadan şöhret sahibi olmuş bir sanatçı iseniz, işinizdeki maharetinizden, ortaya koyduğunuz eserlerden dolayı belli kesimler size engel olamamış, medyalarında yer vermek zorunda kalmışsa siz hakiki sanatçısınız. Tebrik ediyorum.

Ancak bir uyarı yapmadan da geçmeyeyim: Her an ayağınızı kaydırabilirler, sizi harcayabilirler; kendinizi iyi koruyup onlara karşı hep teyakkuzda olmalısınız.

Hakiki sanatkâr, zanaatkâr olup da eserleriyle sanat dünyasında yer alan; bu milletle ve değerleriyle sorunu olmayanlara selam olsun!..