Çin rejiminin Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygurlara yıllardır uyguladığı etnik şiddet ve sistematik baskılar dünyada bugüne dek tam yankı bulmadı. Süregelen bu adaletsizlik karşısında sessiz kalan ya da cılız seslerle Çin zorbalığını kınayan Batı’ya karşılık Türkiye, BM merkezinde cumhurbaşkanı düzeyinde bu haksızlığı uluslararası arenada yüksek sesle dile getirmişti.

Zulmün boyutu her yıl yayımlanan raporlarla sayılara yansıyor ancak yasalarla garanti altına alınan bir yaptırımdan söz edilmiyordu. ABD’nin, Çin’i baskılama stratejisinin bir süreği olarak “Uygur meselesi” bugünlerde gündemdeki yerini aldı. Amerikalı tüketiciler, yıllarca farkında olmadan tişörtten güneş panellerine kadar Sincan menşeli ürünleri satın aldıktan sonra, Çin hükûmetinin Uygur nüfusunu kontrol etmek için onları zorla çalıştırdığı gerçeğine uyandılar.

Geçtiğimiz haziran ayında, Sincan'dan ABD eyaletlerine mal akışını ve bunun arkasındaki zorla çalıştırma sistemini sona erdirmeyi amaçlayan yeni bir ABD yasası yürürlüğe girdi. İki partinin de onayıyla kabul edilen “Uygur Zorla Çalıştırmayı Önleme Yasası (UFLPA)” uyarınca, tamamen veya kısmen Sincan'da üretilen tüm malların baskı altında üretildiği varsayılıyor ve bir şirket aksini kanıtlayamadığı sürece, gelen bu malların ABD'ye girişi yasaklanıyor. Yasanın kabul edilmesi, Sincan'daki insan hakları ihlallerini ele almak üzere ABD hükümetinin şimdiye kadar attığı en güçlü adım olarak görülüyor.

Sincan'dan arındırılmış tedarik zincirleri oluşturmaya yönelik çabalara rağmen, yeni yasa kapsamında ABD Gümrük ve Sınır Koruma birimi, ihtiyatlı bir yaklaşım benimsiyor. Yasanın yürürlüğe girdiği geçen haziran ayından bu yana, kurumun ABD limanlarında 4 bin 650'den fazla sevkiyatı alıkoyduğu ve bundan en çok güneş enerjisi sektörünün etkilendiği ifade ediliyor.

İnsan hakları savunucuları UFLPA kapsamındaki ilerlemeyi överken denetim sürecinin tamamıyla etkili olmadığı konusunda uyarıda bulunanlar da var. Sheffield Hallam Üniversitesinden insan hakları profesörü Laura Murphy, "Bizler eğer bir güneş paneli satın alan tüketicilersek bunun ‘Uygur zorla çalıştırma sistemi’ ile yapılmadığından tamamıyla emin olabileceğimizi sanmıyorum.” diyerek denetimle ilgili şüphesini dile getiriyor.

ABD gümrükçülerinin hedefindeki giyim ve tarım gibi diğer sektörlerde de şirketler artık tüm tedarik zincirlerini takip etmek ve Sincan'dan kaçınmakla yükümlü. Uygulamanın sonuçları rakamlara yansımaya başladı. Bölgeden Amerika Birleşik Devletleri'ne yapılan toplam ihracatın düştüğü açıklandı. Çin hükûmetinin gümrük verilerine göre, 2023'ün ilk yarısında Sincan'dan ABD'ye sadece 23,6 milyon dolarlık sevkiyat yapıldı. Bu rakam, geçen yılki 201,5 milyon dolarlık ihracata kıyasla önemli bir düşüş anlamına geliyor.

Denetimin yeni sektörlerle genişletilmesi, Sincan ile bağları olduğu bilinen daha fazla şirketin kara listeye alınması ve yasanın 800 doların altındaki sevkiyatlara da uygulanması gündemde.

Amerikalıların Sincan bağlantılı malları satın alma riski muhtemelen azalmaya devam edecek. Ancak yasanın başlığında yer alan ‘Sincan'da zorla çalıştırmanın önlenmesi’ gibi daha büyük bir amacın sağlanması konusundaki belirsizlik sürüyor.

Sincan'daki politikalarını değiştirmesi için Çin üzerinde henüz ezici bir ekonomik baskı oluşmadığını görüyoruz. Mevcut kanıtlar; Çin hükûmetinin, Uygurların yoksulluğunu azaltma planı kapsamında devlet onaylı işlere "iş gücü transferleri" de dâhil olmak üzere istihdam politikalarını hâlâ sürdürmeye devam ettiğini gösteriyor.

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi İnsan Hakları Girişimi Direktörü Marti Flacks, ABD’nin Çin’e yönelik müeyyide yasasını referans göstererek bunun küresel bir kampanyaya dönüşmesi konusunda ısrarlı. Flacks "Şu anda benzer yasalara sahip olan sadece Meksika ve Kanada var; ancak bunlar da henüz ABD'nin sahip olduğu uygulama kapasitesine erişmiş değil." diyor.

Avrupa Birliği’ne baktığımızda, meseleyi ağırdan aldığını görüyoruz; zorla çalıştırmayı ele almak üzere bir yasa önerisi gündemde ancak üzerinde hâlâ tartışılıyor.

Uygurların koşullarını iyileştirmeye çalışan insan hakları savunucuları açısından bu türden bir yasayı dünya çapında uygulamak, oldukça kritik bir adım olarak değerlendiriliyor. Uygur İnsan Hakları Projesi'nde program yöneticisi olan Babür İlçi, ABD’ye giremeyen malların alternatif güzergâhlara kayabileceği uyarısında bulunuyor. "Şimdi ABD'nin müttefikleriyle birlikte çalışması daha da önemli" diyerek diğer ülkelerin, ‘Uygur zorla çalıştırma malları’ için bir çöplüğe dönüşmemesi gerektiğini vurguluyor.

Dünyanın Uygur konusuna ne kadar insani ve dürüst yaklaşacağını ise zaman gösterecek.