Korkutmak, dehşete düşürmek (terörize etmek) istediler. Fotoğraflar gönderdiler, tehdit ettiler, sloganlar attılar.

Fotoğraflar yayımlandı, tehditler, sloganlar ortaya saçıldı. Hepsine baktık, korktuk, dehşete düştük (terörize olduk.)

Amaçlarına ulaştılar.

Bu kadar kolay mı? Evet, bu kadar kolay.

***

Yere batasıca “halkın haber alma hakkını müdafaa” için şehvetle tepinenler, mahirce aracılık ettiler bu işe. Onlar “işlerini” yapıyorlar, mazur görülebilir.

Biz? Bizse büyülenmiş gibi “N’olmuş, n’olmuş?” diye sersemce ortada dolaşıp durduk; bilerek veya bilmeyerek, adamlardan “işlerini” yapmalarını istedik. Ne yazık.

-Nasıl yani? Haber almayacak mıyız? Bir masumun hayatı söz konusu, hepimizi ilgilendiren bir konu. Bir yakınımız hastanede ağır bir operasyon geçirirken kapıda merakla beklemez miyiz? Her gördüğümüz önlüklüye ne oluyor, ne bitiyor, sormaz mıyız?

-Sorarız sormasına da, daha operasyon devam ederken kavgalı olduğumuz komşumuzu arayıp küfretmeyiz, borcunu ödemeyen ortağımızın dedikodusunu yapmayız, otoparktaki aracımızın kapısını kilitledik mi, kilitlemedik mi, aklımıza gelmez. Ameliyattaki adamın eşi dostu oradadır mesela, onlara moral veririz, çoluğunun çocuğunun başını okşarız; oturur, insan gibi dua ederiz.

***

“Medyanın etkin şekilde kullanıldığı” her yer gibi, burası da terk edilmiş bir tımarhaneye döndü. Doktorlar da delilere karıştı. Uludere, Gezi ve 17-25 Aralık’la tımarhaneye yeni “sakinler” katıldı. Soma’dan bu yana da tımarhaneden lağım kokuları yükseliyor.

Yeni Türkiye mi? Yeni Türkiye bu tımarhanenin dışarısında; Selim savcının rehin alındığını duyunca “ah!” eden annemle, günlerdir “Ya Hafîz, ihfeznâ” duasını okuyan babamın oralarda.

***

Cenab-ı Allah, Mehmet Selim Kiraz’a rahmet, ailesine sabr-ı cemil ihsan eylesin. Bizi de af ve ıslah etsin.