Geçtiğimiz günlerde Madleen yelkenlisi 12 aktivistle beraber İtalya’dan yola çıkarak Gazze ablukasını delmek için Akdeniz’de sefer gerçekleştirdi. Yelkenli şimdiye kadar abluka sürecinde Gazze’ye en fazla yaklaşan deniz aracı oldu. Sonuç; İsrail ordusu yelkenliye baskın yaptı ve girişimi durdurdu.

Geçtiğimiz aylarda da Türkiye’deki aktivistlerin organizasyonunda yüzlerce gönüllü Gazze mücahidi, Vicdan Gemisi ile Gazze’ye yardım götürmek için mücadele verdi. Bu hareket 2010’da Gazze kıyılarına çok yaklaşan ama İsrail’in kanlı baskınıyla durdurulan Mavi Marmara gemisini hatırlattı.
Ve gündeme düşen yeni haberler; 

Eskişehir’den İrfan Başkaya çocuklarını ve iş yerini eşine emanet etti, yanına birkaç kilo un aldı ve Eskişehir’den yola çıkarak Gazze’ye ulaşmak için tek kişilik yürüyüş başlattı.

Küresel Gazze Yürüyüşü kampanyası ise şu an için öncelikli gündemimiz oldu. Aktivistler, Refah Sınır Kapısı’na doğru yürüyüşe geçti. 54 ülkeden 3 bin 500 aktivist, diplomatlar, gazeteciler ve insani yardım grupları Mağrip Direniş Konvoyu ismiyle Libya topraklarına giriş yaptı. Aktivistler 12 Haziran’da Kahire’de toplanmayı, ertesi gün Gazze sınırındaki Ariş kentine gidip buradan da 3 gün sürecek 50 kilometrelik bir yürüyüşle Refah Sınır Kapısı’na ulaşmayı hedefliyor.

Bu cidden çok kapsamlı bir hareket…

Filistin aktivizmi güçleniyor ve çeşitleniyor.

Bakınız, Tüm dünyada İsrail nefreti artış gösteriyor. İlk beş sırada Türkiye, Japonya, Hollanda, İspanya ve İsveç yer alıyor.

Gazze dünyanın gündeminde daha güçlü yer alacak ve yeni filolar, yeni konvoylar, bireysel ve kitlesel yürüyüşler İsrail’in aşağılık soykırımcı politikalarını bitirmek için çaba ortaya koyacak.

Peki bu hareketler derde derman olacak kapsamda mı? Tabii ki hayır. Peki ne işe yarıyor bu aktivizm hareketleri, mitingler, boykot ve sosyal medyada paylaşımlar…

Mücadele çok kapsamlı yürümeli. Çünkü siyonistler de böyle yaptı, böyle büyüdü, işgali bu şekilde derinleştirdi. İşgalin askerî yönü olduğu gibi ekonomik, siyasi, propaganda, akademi, medya ve sivil toplum ayağı mevcut.

Sonuna kadar inanıyorum ki siyonizmin sonu geldi. Merhum Başbakan Necmettin Erbakan’ın dediği gibi “İsrail, güçten anlar.” İsrail’e son tekmeyi atacak olan milletin bizler olduğuna inanıyorum. İsrail bitecek, yok olacak. Dua edelim ki bu büyük hamleyi yapacak millet olarak bizler görevlendirilmiş olalım.

Hem ülkemizin savunması hem de tüm mazlumlar için askeriyemiz güçlenmeye ve hazırlık yapmaya devam ediyor, hem de son hız. Bunu da not düşmek isterim.

Peki büyük kader planında İsrail’e verilen mühlet dolmaya başlamışken tüm bu sivil hareketlerin anlamı ne?

Öncelikle aynı dini paylaşmadığımız ama vicdan sahibi olan dünya vatandaşlarının da sivil hareketlere katıldığını görüyoruz.

Hatırlayalım, Brezilyalı aktivist Tiago Avila, Madleen gemisinde yer aldı. Yelkenlideyken İsrail’e şöyle seslendi: “Sizden korkmuyoruz, sizi çok iyi tanıyoruz. Tüm dünya bizimle birlikte. Dünya aç çocukları ölüme sürüklemenizi görmeye dayanamıyor. Sizin sonunuz geliyor” demişti.

Bu insanlar insanlık, hak ve adalet gereği bir duruş sergiliyor.

Bizler ise önce imani sonra insanlık değerleri bağlamında direniyoruz. Filistin bizim için basit bir konu değil. İmani açıdan duruş sergilemeye ve elimizden ne geliyorsa yapmaya mecburuz. Buna boykot, miting, eylem, yürüyüş, kermes aklınıza ne geliyorsa dahildir. Sakın ola ki bu çabaları küçümsemeyiniz.

Küçük şeytanlar aklınızı bulandırarak hile yapıyorlar.

İsrail’e son cebri tekmeyi atmadan önce bu süreçte Gazze’nin dünya gündeminde tutulmaya ihtiyacı var. Filistin davası önce zihinlerde kazanacak. Siyonist propaganda dünya kamuoyundaki gücünü kaybediyor.

İnsan, grup, milliyet, din ayırmadan kim bu vahşi düzenin köküne kibrit suyu dökme gayretindeyse halkaya dâhil etmeliyiz.

Şu an tek öteki var; o da işgalci, zalim, faşist ve firavun yapısı olan siyonist zihniyetin kurumsal hâli İsrail’dir.
Bir olalım, birlik olalım.

Ne diyor şair: “Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık. Ama aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz.”