Cuma gecesi gazeteden geç saatte çıkınca Görsel Yönetmenimiz Emrah ve Spor editörümüz Kaya, “Abi trafik yok bu saatte gel seni eve bırakalım” dediler.

Güneşli’den Fatih’e doğru giderken gençlerden telefon geldi. “Erem abi çaylar bizden diye sohbete davet ettiler.” Saat geç oldu ev bekler sabah erken yapalım diye sözleştik ve Cumartesi sabahı Fatih’te bir parkta buluşup taburelere oturduk.

Gençler birbiri ardına siyaset hakkında sorular sorarken genç bir kız “Rita” diye bağırarak geçti yanımızdan. Rita, şu hiç büyümeyen ufak köpeklerden. Genç kız, ihtiyar bir teyzenin şaşkın bakışları arasında “Rita” diye bağırarak köpeğin peşinden koşarken, gençlerden biri telefonundan bir karikatür gösterdi ve “Ne düşünüyorsun abi” diye sordu.

Yeni Asya gazetesinde yayınlanmış sanırım. “Yeri otomobil tartışmalarına dahil olmak isteyen sözüm ona muhalif bir şaka yapmaya çalışmış. “Neyi neyle eleştiriyorsun gafil” diye sormak lazım. Yerli diye aşağıladığın Afrikalı üzerinden arabayı mı yoksa çakma diye aşağıladın araba üzerinden Afrikalıyı mı eleştiriyorsun? Araba umurumda değil. Araba son tahlilde bir maddedir madde ve bu konu parayla halledilebilecek dairededir. Bir kareye, ırkçılığı, aşağılık kompleksini ve oryantalizm sığdırmış ama sorsak muhalif şaka yaptım diyecek” dedim. Bu sırada parkın içinde dolaşan küçük köpek Rita’nın arkasında dolaşan kız elinde bir poşetle, bankta oturan yaşlı teyzenin şaşkın bakışları arkasında “Rita” diye bağırarak koşuşturuyordu hâlâ.

Gençlerden 24 yaşında olan Ali Rıza karikatür için; “Dedemin bir lafı var abi, -Küp içindeki sızdırır- derdi” deyince yaşını hatırlamadığım Abdurrahman, “Bu adamları kafaya takarak hata ediyoruz bence” diye lafa girdi. “Böyle bir nesil var abi, Kürtlerden, Afrikalılardan Araplardan utanıyorlar abi. Koca bir nesil zehirlenmiş. Onları tedaviye ayıracak vakitte yok para da yok bence” diyor. Biz bu lafın üzerine parkın içindeki çay bahçesinde ağlanacak halimize gülerken, küçük köpeğin peşinden koşan kız yine yanımızdan büyük bir telaşla geçiyor. Uzakta bankta oturan teyze yine kendine söylenirken gençlerden biri ırkçılara karşı bir öneri getirdi: Oktagon yapalım bir tane, bütün ırkçıları içine dolduralım ölene kadar hangi ırkın üstün olduğunu tartışsınlar bizde uyduları göndermeye devam edelim dedi.

Masada iki büyük konu aynı açılmıştı. Türksat 4B ve Pantagon’a nazire yapan Oktagon. Türksat 4B konusunda, mühendis olan Emrullah uydunun önemi üzerine daha hiç duymadığım enteresan şeyler anlattı. “Hızlı internet önemli çünkü; üniversitelerde birbirine bağlanırsa büyük hesapları daha hızlı yapacağız. Büyük hesaplar için çok önemli bir şey bu. Render işleri içinde önemli bu. Büyük dosyaları alırken çok faydasını görürüz. Endüstriyel tasarımlar, animasyon filmler, simülasyonlar çok rahat olacak. Binalar için deprem testinden tut, askeri eğitimlere kadar çok faydasını göreceğiz. Bir de uzaktan eğitim. Bu kadar hızlı internetle uzaktan eğitim uçar. Sınıflardan canlı ders yayınlanması, kayıtlı video derslerin izlenmesi… çok rahat olur bundan sonra” diyor. Mesele internetten rahat film izlemek değil yani deyince ben, “O en önemlisi abi” dedi gençler gülerek. ODTÜ mezunu olan İlker, “Bizimkiler için bulunmaz fırsat aslında, Kazakistan’a kadar taş atacak sapan yapsalar uyduyu taşlarlardı” dedi.

Biz bu lafa gülerken, genç kız Parkın içinde Rita diye bağırıp köpeğin peşinden koşmaya devam ediyordu. Nasıl anlamadım ama gençler benden daha hızlı düşünüyorlar, daha heyecanlılar olacak ki, sohbetin sonuna doğru masada çaylar tazelenirken uydu konusu döndü dolaştı, Barzani’ye geldi.

Ne oluyor Irak Kürt bölgesinde diye konuşmaya başladık. Uluslararası İlişkiler okuyan İlker (27) dedi ki; “Abi ben size meseleyi özetleyeyim. Mesele maaş değil sen hâlâ anlamadın mı? Memurlukla alakası olmayan Goran serserileri maaşı bahane edip sokakları yakıyorlar abi. Barzani’ye karşı seçimlerde yenilecekleri için geziye benzeyen bir olayla İran adına sokakları yakıyorlar abi.” İlker olan biteni şahane bir özetle anlatınca kimseye söyleyecek bir söz kalmadı. Meselelere böyle isabetli bakışları olan gençler sadece Türkiye’nin değil dünyanın da umudu. Allah sizleri yetiştiren anne babalardan razı olsun diye vedalaşmak için kalktık.

Bu sırada Rita’nın peşinden koşan genç kızız izleyen yaşlı teyze ayağa kalktı ve kızın yanına gidip şunanları söyledi. “Sabatan beri bir itun peşune parçaladun kendunii .Ha bu köpeğe verduğun emeğun yarisinina çocuk buyutursun. Seni anne olmaktan kim korkutti”