Libya’da bir türlü arzu ettiği başarıyı sağlayamayan ve devrimcilere karşı aciz kalan emekli general Halife Hafter, çaresizliğini sağa-sola saldırarak gizlemeye çalışıyor.

Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır tarafından desteklenen Hafter, kendine yeni bir destekçi daha buldu.

Arap Baharı rüzgârlarının bir hayli kaygılandırdığı ülkelerden biri Ürdün…

“Libya’nın yeni Kaddafisi” olmak isteyen “kifayetsiz muhteris” emekli general, Ürdün’de devlet başkanı gibi karşılandı.

Kral 2’nci Abdullah ve Ürdünlü yetkililerle görüşmeler yaptı.

Pazartesi günü Amman’da düzenlediği basın toplantısında, komutasındaki “Libya Ordusu”nun başarılarından söz ettikten sonra yeterli silahlara sahip olmadıklarından yakındı ve daha çok silah istedi.

Emrindeki milislerin Ürdün’deki askeri kamplarda eğitim alması konusunda anlaştıklarını söyledi.

Ardından da Türkiye, Katar ve Sudan’ı “teröristler” olarak nitelendirdiği Libyalı devrimcilere destek vermekle suçladı.

Dünyanın her yanından, Türkiye’den, Katar’dan ve Sudan’dan gelen “teröristler”in Mısrata’da toplanarak bu ülkelerin desteğiyle Bingazi’ye yöneldiğini iddia etti.

Bu, Hafter ve destekçilerinin Türkiye’ye yönelik ilk suçlamaları değil.

Libya’da Kaddafi yanlılarının desteğiyle devrimcilere savaş açarak “karşı devrim” gerçekleştirmek ve Mısır’da olduğu gibi Ömer Muhtar’ın ülkesinde de devrimi boğmak isteyenler zaman zaman bu tür açıklamalarda bulunurlar.

Muhammed Bin Zayed’in ve Abdülfettah El Sisi’nin finanse ettiği bir emekli generalden Türkiye’yi övmesi ve Libya halkına yardımlarını takdir etmesi beklenemezdi.

Hafter ve arkasındaki ülkeler, uzun süredir uluslararası toplumun “terörle mücadele” ve “IŞİD’e karşı savaş” bahanesiyle Libya’ya müdahale etmesi için yoğun çaba sarfetti.

Fakat başarılı olamadı.

Çünkü Avrupa, hemen karşı kıyıdaki bu Akdeniz ülkesinin yeni bir Afganistan’a veya Suriye’ye dönüşmesinin kendisi için ne tür tehlikeler içerdiğinin farkında.

Hâlihazırda mülteci sorunuyla başetmeye çalışan Avrupa ülkeleri yeni mülteci dalgalarına yol açacak adımlara karşı.

“Tüm dünya adına Libya’da teröre karşı mücadele ediyoruz” diyen Hafter’in çevirdiği dolapları ve “Libya IŞİD’i”nin omurgasını devrik rejimin askerlerinin ve Kaddafi yanlılarının oluşturduğunu da biliyor.

Bu nedenle Batı, petrol zengini Libya’da taraflardan herhangi birinin lehine olmayacak bir uzlaşı ve istikrar istiyor.

Uluslararası toplumdan istediği müdahaleyi koparamayan Hafter ve destekçileri bugünlerde Arap Birliği çatısı altında gerçekleştirilecek bir müdahale peşinde.

Tobruk’taki yönetim bu amaçla Arap Birliği’nden yardım istemiş ve müdahale çağrısında bulunmuştu.

Fakat karşı devrimci cephenin işi o kadar da kolay değil.

Mısır, BAE ve Ürdün gibi ülkeler müdahaleye çok istekli olsalar da Arap ülkeleri arasında bu konuda görüş birliği yok.

Başta Cezayir olmak üzere birçok ülke Abdülfettah El Sisi önderliğinde bu tür bir müdahaleye karşı veya en azından katılma niyetinde değil.

Arap Birliği’nin yaptığı “Libya’ya teröre karşı mücadelesinde stratejik ve askeri destek verme” çağrısının çok fazla önemi yok.

Bu çağrıyı ve Arap Birliği Sekreketi Nebil El Arabi’nin açıklamalarını Arap ülkelerinin ortak tavrından çok cunta yönetimindeki Mısır’ın tavrı olarak okumak daha sağlıklı olacaktır.