12. Kalkınma Planı (2024-2028), Orta Vadeli Program (2026-2028) ve 2026 Kamu Bütçesi günümüz şartlarını iyileştirmeyi, iktisadi kalkınmayı sağlamayı ve yapısal reformları işleme almayı hedefleyen kamu politikalarını içermektedir. Mevcut üç resmî belgenin temel noktasında tek haneli enflasyonla gelen fiyat istikrarı bulunmaktadır. Özellikle OVP (2026-2028) 2027’de tek haneli enflasyonu sağlamayı ve fiyat belirsizliğini ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Ancak Eylül 2023’te açıklanan OVP’de mevcut hedeflerin yada tahminlerin sağlanamadığı görülmektedir. Ortaya konan tahminlerin yeniden benzer politikalarla tutturulamamağı da açıktır. Bu nedenle benzer reçeteyi uygulayıp farklı sonuçlar beklenmemeli. Buradan hareketle uygulanan politikaların yeniden gözden geçirilmesi değil mevcut şartlara göre revize edilmesi gerekebilir. Özellikle fiyat istikrarı için gereklilik olan tek haneli enflasyon için aciliyet gerektiren iktisadi reformlara ihtiyaç vardır. Bu iktisadi reformlar 12. Kalkınma Planı ve OVP (2026-2028) ortaya konan hedeflerle benzerlik göstermekle birlikte hızlı davranılması gereken olgulardır. Sabit gelirli kesimler için 2021’den itibaren bir soruna dönüşen ve toplum psikolojisini derinden etkilen enflasyon meselesi hızla çözüme kavuşturulmalı. Yapılan veya alınan önlemlerin yeterli olmadığını söylemek üzerinde yoğunlaşan eleştirilere kıyasla yapılabilecek olanlara odaklanılmalı. Buradan hareketle talebi dengeleyici politikalara eşlik etmesi gereken kamu harcamaları yeniden gözden geçirilebilir. Böylesine bir hamlenin başarıya ulaşması için kamuya mal, hizmet ve çalışan alımları sıkı şekilde denetime tabi tutulmalı ve tasarruf kültürü tüm kurumlarda bir kabul haline gelmelidir.
2026 kamu bütçesinde 2025’e göre yüzde 26’ya yakın artış öngörülüyor. Böylesi bir artış sene sonunda enflasyon rakamının yüzde 20’ler düzeyinde gerçekleşme ihtimalini öne çıkarıyor. 2025 enflasyon rakamı Eylül 2023’te açıklanan OVP’de yüzde 16 olarak tahmin edilmişti. Günümüz şartlarına göre yüzde 30 civarında gelmesi beklenen enflasyon rakamı tahminlerin üzerine çıktı. Benzer bir durum kamu tarafında harcamaların artışıyla 2026 yılı için de gerçekleşebilir. Yüzde 20’lik bir enflasyon rakamı fiyat istikrarının sağlanması katkı sunacaktır ancak yükseliş eğilimi gelecek yılları etkileyecek düzeyde devam edebilir. Bu nedenle kamunun elindeki Kamu İktisadi Teşebbüslerinde (KİT) reform gerçekleştirmesi gerekebilir. Yeni OVP’de 4 milyar doları aşan bir düzeyde özelleştirme geliri beklenmektedir. Buradan hareketle bazı KİT’lerin özel sektöre devredilebileceği anlaşılmaktadır. Böylesi bir hamle vergiler üzerinden finanse edilen kurumların verimlilik merkezli dönüşümüne öncülük yapabilir. Özellikle kamu zararı yazan birçok KİT bulunmaktadır. Kamunun mevcut zararın önüne geçecek hamle yapması ya da özelleştirmeye başvurması gerekebilir. Mevcut hamle vergi ihtiyacını azaltabilecek iken toplum tarafında hissedilebilecek bir olgudur. Ek olarak milli gelirin yüzde 35’si kadar bir büyüklüğe sahip kamu sektörünün yüzde 25’ler düzeyine indirilmesi ve özel sektöre daha fazla alan bırakılması öne çıkmaktadır. Çünkü kamu sektörünün büyüklüğü daha fazla vergi ihtiyacına neden olmakta ve girişimcilik, yatırım için kullanılacak finansal kaynakların kamuya aktarımına sebebiyet verilmektedir. Bu nedenle 2026’da iktisadi reformların ilkleri arasında verimsiz olan KİT’lerin elden çıkarılması gelmelidir.
Görev zararı yazan veya toplum yararı için finanse edilen KİT’lerin elde çıkarılması mevcut kurumların daha verimli şekilde reforme edilmesine katkı sunabilir. Özellikle vergi ihtiyacı doğuran ve sürekli şekilde finanse edilmesi gereken firmaların gözden geçirilmesi önemli bir çözüm yoludur. Bu çözüm yolu için 5,3 milyona ulaşmış kamu çalışan sayısı da azaltılmalı ve daha üretken alanlara yönlendirme tercih edilmeli. Global trendlerin takibi ve daha verimli üretim modeline geçiş için kamunun teşvik ve desteklerle özel sektörü desteklemesi dördüncü sanayi devriminin ruhuna da uygundur. Teknolojinin bütün üretim süreçlerinde başat aktöre dönüşmesi sonrası verimsiz yatırımlarda ısrar eden aktörler geride kalırken yeni atımları yapamayabilirler. Böylesi bir durumun gerçekleşmemesi için 2026 yılını iktisadi reformlarla geçirmeli ve ekonomide özel sektörün önü daha fazla açılmalı.