Saniye, dakika, saat, gün, hafta, ay, yıl, yüzyıl v.s. tüm bu matematiğe dayanan zamansal tanımlar, insanoğlunun yaşamı daha kolay kılmak ve hadiselerin tarih çizelgesinde kayıt edilebilirliğini sağlamak üzere buldukları kullanışlı icatlardır. Ancak bazen bu tanımsal kavramların kimi zaman eşdeğer sanılan bazı başka olgularla birbiri yerine kullanıldığı da olur ve bu bir hatadır. Mesela yüzyıl, yani sonu 99 ile biten bir yılın ardından girdiğimiz takvimsel süreç yeni bir yüzyılın matematiksel olarak başlangıcıdır, ancak bununla yeni bir çağa veya asra girdiğimizi iddia etmek yanıltıcıdır. Yeniçağ dediğimiz şey takvim yapraklarının değişmesinden tamamen bağımsız bir durumdur.

Kendi serüvenimize kayıtlı tarih açısından baktığımızda mesela bizler için ilk binin 622. yılı Medine’si yeni bir çağın başlangıcıdır. Aynı şekilde 751 Talas Irmağı hadisesi Türkler için bambaşka bir misyonu üstlenmek üzere yepyeni bir asra adım attıkları dönemin takvim yılı karşılığı olarak kabul edilir. 1299 ve 1453 gibi, 1699 ve 1914 de bizler açısından farklı çağlara geçişlerin bidayetleri olarak kabul edilir.

20. yüzyıl ve aynı zamanda 2.Bin yıl 1999 yılı 31 Aralık gecesi sona erip yeni bir yüzyılla birlikte 3. bin yıla girildiği matematiksel olarak doğru olsa da, yeniçağın başlangıcı olarak 1989 Sovyetlerin çöküşü gösterilmektedir, tabii ardından 11 Eylül 2001 New York saldırıları.

Peki, bizler açısından içinde bulunduğumuz tarihsel boyutta yeni bir çağ başlamış mıdır?

Bu bağlamda üç önemli hadiseyle başlamış olduğunu söyleyebilirim. Birincisi AK Partinin 3 Kasım 2002’de Türkiye’de iktidara gelmesi, 29 Ocak 2009 Davos “one minute” olayı ve 24 Nisan 2015 Çanakkale anma törenleri.

Yaşı benim gibi biraz geçkin olanlar iyi bilir, her 24 Nisan bu ülkede Ermeni’ler üzerinden Türkiye’yi ezmek isteyen ülkeler nedeniyle dehşetengiz sıkıntılı geçer ve çeşitli mahfillere bu kampanyalara katılmamaları için çok büyük maddi manevi bedeller ödenir, çeşitli imtiyazlar tanınır ve buna rağmen Demokles’in kılıcını her an ensemizde hissederdik.

Kasım 2002’de Allah’ın inayeti ve milletinin teveccühüyle iktidara gelen ve 2014 Ağustos’unda yine aziz milletimizin oylarıyla Türkiye Cumhurbaşkanlığına seçilen bir lider 24 Nisan 2015 takvim gününde tarihimiz açısından yeni bir çağı başlattı. Tam da 100 yıl önce tüm İslam milletinin direnişinin sembolü olan Çanakkale’den. Ermenistan üzerinden siyaset yürüterek bu ülkeyi ve milleti zora sokup, savunmaya itmeye çalışan tüm güç odaklarına inat ve bizim acılarımızı yok hükmünde sayan tüm mahfillerin oyunlarını bozarak.

Bir millet 100 yıl sonra tüm müstevlilere Reisleri aracılığıyla “ One Minute “ çekiyor, bir 24 Nisan 2015 takvim gününde, hem de Çanakkale’de. Öyle bir gün ki; Artık Türkiye düşmanları titreyecek, dostları güvende hissedecek. Erivan’da toplanan güruh artık Soykırım ekmeği yiyemeyecekler, bunu iyi bilmeliler.

Türkiye ve İslam milleti yolunu çizmiştir. Türkiye’yi coğrafi sınırları içerisine sıkışmış zanneden tüm odaklar kaybedeceklerdir, kesin.

“Hayır, biz hakkı batılın üzerine atarız da onun beynini parçalar. Bir de bakarsınız o yok olup gitmiştir. Nitelemelerinizden dolayı yazıklar olsun size!” Enbiya 18

Selam ve duayla….