Rusya'nın tahıl anlaşmasından çekilmesi gıda kıtlığı korkusuna yol açtı.

Pek çok kişi Putin'i, açlığı silah haline getirmekle suçluyor. Bunun küresel açlığı artırabileceği ve ekonomik istikrarsızlığı körükleyebileceği belirtiliyor.

Uluslararası toplum, Rusya'nın Karadeniz tahıl anlaşmasından çekilme kararını kınıyor. Moskova, ancak talepleri karşılanırsa anlaşmaya geri döneceğini söylüyor. Dünya liderleri bu defa Rusya’yı kınamanın dozunu ayarlama gayretinde; çünkü Rusya’nın tavrındaki risk, artık kimsenin göze almak isteyeceği türden değil. Batılı ülkeler, mekik diplomasisinin hararetiyle gözlerini tekrar Türkiye’ye çevirse de bu krizin olası çözümleri konusunda taşları önce kendi aralarında döndürmenin telaşındalar. Tahtadaki ilk hamleler önemli. Ukrayna, Rusya'nın katılımı olmadan tahılını nasıl ihraç ediyor? Seçenekler neler? Satranç, bu tür sorular üzerinden ilerliyor.

Batılı liderlerin açıklamalarında temelde iki seçenek var. Biri, Ukrayna’da kalan limanlar aracılığıyla tahılı Romanya'ya nakletmek. Ancak bu hiç kolay değil. Onlar bu seçeneği irdelerken genişletilen Romanya limanlarına buğdayları götürmek için yeterli vagon bulunmuyor. Onlara göre ikinci seçenek ise buğdayları güney doğudan Akdeniz limanlarına taşımak. Yine bu da aslında çok maliyetli ve zaman alıcı bir süreç. Görüldüğü üzere masadaki hiçbir seçenek ideal değil. Geriye tek seçenek kalıyor: Rusya'nın bu anlaşmadan çekilme kararından vazgeçmesini sağlamak. Ama nasıl?

Savaşın başlangıcında ambargo yarışına giren Avrupalı NATO üyeleri, şimdi Rusya’nın tavrına nasıl etki edileceğine dair senaryo üretme derdinde. Burada esas oğlan ise Çin.

Filmin istedikleri finalle bitmesinin olası yollarından biri, zorlu bir başka rakip olan Çin'in ikna edilmesi. Elbette bunun için öncelikle Çin’in, Ukrayna tahıl tedarikine ve tabii ki diğer birçok ülkeye de güvenmeye başlaması gerekiyor. Ancak belirsizlikler ülkesi dedikleri Çin’in, sonunda Başkan Putin'e tahıl sevkiyat anlaşmasını yeniden rayına oturtması için baskı yapması ne kadar olası?

İhtimalleri birlikte gözden geçirelim mi?

Hatırlayalım, Çin, bu özel anlaşma kapsamında, yaklaşık 8 milyon ton buğday alıyordu. Bu da anlaşmadaki toplam miktarın dörtte birine denk geliyor. Ayrıca Çin, bu yıl oldukça yıkıcı fırtınalara ve kuraklıklara maruz kalıyor. Batılılar buradan, umuda pencere açıyor. Bu kuraklıklar, insanların vurguladığı kadar önemli hale gelirse, belki o zaman Pekin, Rusya'nın kararından vazgeçmesi için baskı kurmaya yönelecektir, inancı hâkim.

Ama bunların hepsinde bir dizi 'eğer' var. Pekin'in özellikle kendi gıda güvenliği ihtiyaçları konusunda endişeli olup olmadığı henüz belli değil. Üstelik Çin, dünyanın en büyük buğday üreticisi. Ve bu nedenle, gerçekten çok fazla buğdaya ihtiyacı var mı, bunu tam olarak kestirmek zor. Çin'in devreye girmek isteyip istemediğine bakılmaksızın, Rusya'ya baskı uygulayacak kadar çaresiz olup olmadığı da henüz belli değil.

Anlaşma kapsamındaki son tahıl gemisi, Ukrayna’dan geçtiğimiz pazar günü yola çıktı. Tüm gözlerin üzerinde olduğu Rusya ise anlaşmayı uzatmama kararı alarak başta jeopolitik dengede söz sahibi olanların canını sıktı. Türkiye’nin sonuç odaklı arabuluculuk diplomasisi devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki müzakerelerin hedef kitlesi ise daha çok, gıda güvensizliğinden öncelikli olarak etkilenen ülkeler. Özellikle küresel iklim krizi, iç savaş, afetler ve ekonomik istikrarsızlığın tetiklediği sebeplerle açlık tehlikesinin daha da arttığı günümüz küresel sisteminde; Somali, Etiyopya ve Yemen gibi ülkelerin gıda güvenlikleri bulunmuyor. Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM), toplanan yardımların, hedeflenen oranın çok altında kaldığını açıkladı.

BM’nin güncellediği gıda güvenliği raporuna göre, savaşın patlak vermesi, küresel gıda fiyatlarının rekor seviyeye çıkmasına neden olmuştu. Buna karşılık kısa süre önce yürürlükte olan Karadeniz Tahıl Koridoru anlaşması, küresel olarak gıda fiyatlarının yüzde 20'den fazla düşmesine yardımcı olarak bu ülkelere fayda sağladı. Anlaşmanın tek taraflı askıya alınması ise kaos senaryosunu tekrar gündeme getirdi.

Şimdi akıllara gelen soru şu: Kendi önceliklerine odaklanan dünya liderleri, Rusya’ya karşı ambargo yarışına girerken işin sonunu düşünmediler mi? Putin’i kınamanın dayanılmaz hafifliği içindeki Batılı dostlarımız, şimdi Çin’e bel bağlarken de akıllı bir hamle mi yapıyor?

Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak ya da ölümü gösterip sıtmaya razı olmak…

Olmak ya da olmamak.