Avrupa’da aşırı sağ ve milliyetçiler son dönemde aşırı güç kazanmaya başladı. Bu ne demek oluyor? Avrupa’nın dillere destan olan ‘’demokrat ve özgürlükçü’’ yapısının kofluğu ve çöküşü ayan beyan ortaya çıkmış oldu.

Sebebi ne peki?

En önemli sebebi: Özellikle Suriye savaşından kaçan milyonlarca insanın Avrupa’ya iltica tehlikesi…

Bu tehlike bile, sayısız insan hakları komisyonu olan Avrupa’nın telaş etmesine ve sözde hümanist politikasını; pragmatist politikaya çevirmesine sebep oldu. Çünkü milyonlarca Suriyeli’nin Avrupa’ya iltica etmesi demek; milyonlarca Müslümanın, milyonlarca Arap’ın ve milyonarca nüfusun Avrupa’ya gelmesi demekti ve belki de bu milyonlar bir daha geldikleri yere geri dönmeyecektiler.

Avrupa halkının hem istihdam hem ekonomik hem de dini değerlerinden kaynaklı endişeleri faşizan ve ırkçı yönlerinin ortaya çıkmasına yetti. Olur ya bu insanlar gelir de onların ekmeklerine göz koyarlar. Ya da ucuz iş gücünün ortaya çıkmasına sebep verirler.

Ama asıl sebep; İslam’ın popülarite kazanmasından ve Müslüman nüfusunun artmasından duyulan korku. Her geçen gün artan Müslüman nüfusunu bir de iltica izni ile pompalamak aptallık olacaktı. İnsan haklarının, bu kaygıların yanında hiçbir kıymeti yoktu tabii ki.

Halk bu yönde bir refleks gösterince; bu duruma dünden razı olan ve atalarından miras kalan faşist ve ırkçı söylemler partilerin en büyük vaat stratejisi halini aldı. Öyle ki Avusturya seçimlerinde aşırı sağ partinin oy oranı %35’leri aştı. Hakeza Almanya, Danimarka, İsviçre ve diğer Avrupa ülkelerinin hemen hemen hepsinde aşırı sağ aşırı prim yaptı.

Son olarak da Hollanda’da Dışişleri Bakanımızın uçuşu engellendi ve diğer bir bakanımızın konsolosluk binasına girmesi engellenerek sınır dışı edildi. Bunun anlamı şudur: Uluslararası hukukun dahi kabul etmediği bir fiilin ısrarla ve tahrik ederek meydana getirilmesi elbette basit bir ihlalden ibaret değil. Maksat; ön plana çıkarak, Türkiye ve İslam düşmanlığını tüm Avrupa’ya ve kendi seçmenine tescilletmektir.

Hollanda’nın yaptığı bu alçaklık kesinlikle rastgele bir politika değildir. Bu davranışın farklı çıkarımları vardır.

Birincisi: 15 Mart’ta (Yarın) Hollanda’da yapılacak olan parlamento seçimlerinde, son zamanlarda aşırı prim yapan ve İslamofobi üzerinden kazanç sağlayan aşırı sağ grupları yanlarına almak.

İkincisi: AB’nin kuruluş amacının gerektirdiği bir durum olan; İslam’a yönelik istenmeyen din mesajını gitmesi gereken yerlere iletmek.

Mesajlar alındı; cevapları da verilecektir elbet. Ama yine de reel politikten ayrılmadan ve öfkeyle kalkmadan sadece Hollanda’ya değil; mesajımızı tüm dünyaya vermemiz gerekiyor.

Almanya, Danimarka, İsviçre ve diğer Avrupa ülkelerinin hemen hemen hepsinde aşırı sağ aşırı prim yapıyor…