İlk yazımıza sondan başlayalım…

Kemerburgaz Kent Ormanı gerçeği

Siyaset, kendini ve kendi düşünceni pazarlama sanatıdır. Bir siyasetçi, yaptığı işten siyasi bir gelir etme kaygısı duyabilir. Bu gayet doğaldır. Geçtiğimiz günlerde İBB tarafından Kemerburgaz Kent Ormanı’nın açılışı yapıldı. Günler öncesinden İstanbul’un dört bir köşesine ilanlar asıldı. Duyurular yapıldı. 5 milyon metrekare alanın park olarak açılacağı büyük övgülerle ilan edildi. Buraya kadar söyleyecek sözümüz yok. Başta da ifade ettim. Kendinizi anlatabilirsiniz, tanıtımınızı yapabilirsiniz, ancak YALAN söyleyemezsiniz.

Neden mi böyle yazdım?

Kemerburgaz Kent Ormanı ilanında aynen şu ifadeleri kullandılar: “İmara değil, halka açıyoruz!’’

Şimdi vicdan ve insaf sahibi tüm İBB yöneticilerine soruyorum; Dönemin AK Partili belediyesi Kemerburgaz Kent Ormanı’nı imara mı açacaktı? Bu ilandaki ifadeden akıl sahibi her birey bunu anlamaz mı? Gelen tepkiler üzerine İBB Başkanı açılış konuşmasında; “Efendim böyle demek istememiştik, biz olayın felsefesini yapmaya çalışmıştık, biz yaptık demedik, açıyoruz dedik” gibi basit bahanelerin arkasına sığınarak kendini aklamaya çalıştı.

2015 yılında “PARK’’ yapılmak üzere yapımına başlanmış, 2018’de de AK Partili belediye tarafından tamamlanmış bir alan için nasıl olur da “İmara açılacaktı’’ yalanını söylersiniz? Geçmişe çamur atmak için İstanbulluyu neden aldatıyorsunuz? Böyle basit bir yalana sığınmanın İBB yönetimini ne kadar acziyet içine düşürdüğünün farkında mısınız?

CHP’lilerin yeşille imtihanı

Geçtiğimiz ay İBB Meclisi’nde İstanbul için çok önemli kararlar alındı. İBB AK Parti Grubu; İstanbul’un muhtelif yerlerinde bazı arsaların yeşil alan olması için meclise teklif sundu. CHP’nin sözde yeşil dostu Meclis Üyeleri bu teklife HAYIR dediler. Kaz Dağlarına maden ocağını protesto etmek için gidip, içinde altın vardır diye çakıl taşlarını ceplerine dolduran bir kitleden ve bu kitlenin siyasi temsilcilerinden ancak bu beklenirdi zaten.

İBB’nin 5 yıllık stratejik planı belli oldu; çatış, sataş, dayak ye, mağduru oyna, ağla…

Farkında mısınız bilmiyorum! İBB Başkanı göreve geldiği günden bu yana tam dört aydır bağırıyor. Kavga çıkarıyor. Sağa sola sataşıyor. Ve İstanbul halkının beyin konforunu her geçen gün biraz daha bozuyor. Seçim döneminde mağdur olma edebiyatının işe yaradığını gören İBB Başkanı, bu politikasını ısrarla sürdürüyor.

Seçim döneminde İçişleri Bakanı Sayın Soylu ile polemiğe girdi. Külliyedeki davette sandalye meselesini bahane edip Cumhurbaşkanımızla polemiğe girmeye çalıştı.

Deprem olunca Cumhurbaşkanı Yardımcısı’yla polemiğe girdi. Sonra gar ihalesini bahane edip Ulaştırma Bakanı’yla polemiğe girdi, Kemerburgaz Kent Ormanı konusunda Orman Bakanlığı ile polemiğe girdi. Son olarak da Boğazlar’daki yetki meselesi dolayısıyla Çevre ve Şehircilik Bakanı’yla polemiğe girdi. Ortada planlanmış bir çatışma (çalışma değil) takvimi var gibi geliyor bana. Çelimsiz bir çocuğun, kendinden iri ve güçlü birine sataşıp dayak yemesinden sonra avazı çıktığı kadar bağırıp, mahalleyi ayağa kaldırmasına benziyor bu iş.