Armageddon, İbranice “Megiddo Dağı” anlamına gelir. Dünyanın sonuna doğru yaşanacak olan son büyük savaşı ifade eder. Bazı kaynaklara göre ise büyük bir nükleer savaştır.  Dünyanın sonunu getirecek savaş olarak bilinir.

Hristiyan kaynaklarında bu savaş Mesih ile Deccal arasında geçecek; İsa Mesih gelip Deccal ve ordularını yok edecektir.

Mübarek Kitabımız’da kelime olarak ‘armageddon’ geçmemekte ancak kıyametin alametleri arasında böyle büyük bir kaos zikredilmektedir. Deccal yeryüzüne inecek, fitne-fesat çıkaracak, çeşitli büyüler gösterecek. Sonrasını biliyoruz; Hak gelip, batılı zail eyleyecek…

Bu kıyamet savaşının senaryosu, anladık ki, İsrail’in geçici başkenti Washington’da 70 yıldır yazılıyor ve provaları yapılıyormuş.

ABD’li Neo-conların, faşist İsrail diasporasının yıllardır yapamadığını aptal Amerika Başkanı Trump gerçekleştirdi!

Armageddon çeşitli yollarla denendi:

Büyük Şeytan, kardeşi kardeşe kırdırdı, olmadı.

Mezhep savaşlarının işaret fişeğini ateşledi ama büyük patlamayı beceremedi.

Böldü, parçaladı, çöktü ve yönetmeye çalıştı ancak yine başaramadı.

Füzelerin yönünü ya Kâbe’ye çevirecekti…

Veya mübarek Kudüs’ü İsrail’e peşkeş çekecekti.

İkincisini denedi ve böylece Armageddon’u başlattı!

Kendini 7 milyarlık dünya evinin jandarması zanneden ABD’nin, savaş histerisi zirve yapmış durumda…

Uluslararası hukuk, meşru düzen, vicdan, ahlak, merhamet gibi ‘kutsal’ değerleri şeytana satan Trump’ın Yahudi damadı ‘belhumadall’ JaredKushner’in kucağına oturması…

Hamas yetkililerinin TheIndependent gazetesine verdikleri demeç gibi, “Cehennemin kapılarını açtı!”

İsrail, 1967’deki 6 gün savaşlarında o zamana kadar Ürdün’ün kontrolü altındaki Doğu Kudüs’ü uluslararası hukuku hiçe sayarak işgal etmişti. 1980’de sadece kendisinin kabul ettiği bir kanunla Kudüs’ü ‘bölünmez başkent’ olarak duyurmuştu.

O günlerde BM de dahil olmak üzere hiç kimse gıkını çıkarmadı.

Birkaç kınama ve sert eleştirinin ardından mesele planlı bir şekilde derin dondurucuya kaldırıldı.

Yani demem o ki…

Başta, Büyük Şeytan’a ruhunu bile teslim eden bazı İslam ülkeleri olmak üzere bütün dünya son 40 yıldır İsrail’in tünellerle, alçak saldırılarla, katliamlar ve işgal politikalarıyla bilendiği Kudüs idealine benzin taşıdılar.

Şimdi de aynı şey yapılıyor.

BM, Vatikan, bazı Avrupa ülkeleri, Latin Amerika ülkeleri, Rusya filan…

‘Sert’ biçimde İsrail ve ABD’yi -yani Trump’ı- kınadılar.

AB öyle bir kınadı ki… “Bölgedeki barış ihtimalleri üzerine etkileri olacak” kararın küresel istikrara zarar vereceğini açıkladı.

Bu ‘öfke’(!) dolu açıklamanın ardından Trump ve salyangoz kılıklı Netanyahu’nun bacaklarının korkudan tir tir titrediğini belirtiliyor!

Elbette umurlarında olmadı…

İsrail’in hedefi başta İslam mirası olan yapıları zamanla yok edip Süleyman Mabedi’ni inşa etmek.

Ardından gözünü Halep, Bağdat, Diyarbakır, Erzurum ve daha güneye veya kuzeye dikecek.

Nitekim, Kuzey Irak’taki ‘sözde’ referandumda Barzani paçavrasından çok İsrail bez parçaları sallanmamış mıydı?

Bunu anlamamak için aptal olmak gerek.

Bu akıl almaz alçaklığa en onurlu tepkiTürkiye’den geldi/geliyor; bütün mazlum halklara karşı yürüttüğü politika gibi…

Ama Kudüs başka…

Kudüs, Hazreti Peygamber’in, Hazreti Ömer’in, Selahattin Eyyubi’nin, Kubettüs Sahra Mescidi’nin çinilerini yaptıran Kanuni Sultan Süleyman’ın bize emaneti…

Ama aynı zamanda Kıyamet Kilisesi’nde ‘birlikte yaşama sanatı’nın zirvesini yaşayan/yaşatan Süryani, Ermeni, Katolik vb. inancındaki insanların da…

ABD, ateş topunu Kudüs’ün orta yerine attı ve BM Büyükelçisi Nikki Haley aracılığıyla bütün dünya ile dalga geçmeyi sürdürüyor: “Karar şüpheleri ve soru işaretlerini artırabilir ancak ABD hiç olmadığı kadar barış vaat ediyor ve bu hedefimize her zamankinden daha yakınız.”

Nasıl yani?!

İki soru sorarak bitirmek istiyorum: Ruhunu Büyük Şeytan’a üç kuruşa satan Suudi kralı Selman, Mısır’ın eli kanlı diktatörü Sisi ve yüz milyonlarca insanın kanını içerek hayatta kalabilen mukavva ABD imparatorluğunun aptal başkanı Trump o meşhur küreye ellerini koyup Kudüs mezesi yerken…

Arabistan’ın 32 yaşındaki embesil veliaht prensi bin Selman ile Trump’ın şımarık Siyonist damadı Kushner arka odada hangi pazarlıkları yapıyordu?

Ve dünyanın gözü önünde olup biten bu pazarlık karşısında Allah’a, Peygamber’e ve Kitab’a iman eden Müslümanlar hangi sınavlarla sınanıyordu?

Buyurun, söz savunmanın…

……………………..

DOĞRU SÖZ…

8 milyonluk İsrail için 1,5 milyar Müslüman Ebabil bekliyorsa; Ebabiller gelse İsrail’i değil bizi taşlar…

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

………………………

TÜKÜRÜN BU PRENSİN YÜZÜNE!

Christie’s Müzayede Evi’nin geçen ay New York’ta düzenlediği açık artırmada İtalyan Ressam Leonardo Da Vinci’nin 500 yıllık “Salvator Mundi” isimli eseri rekor bir fiyatla alıcı bulmuştu.

Birkaç haftadır tabloyu alan gizemli sanatsever merakla bekleniyordu.

Bingo!

Resmi, Kudüs için, Suriye için, Irak için, Arakan için…

Velhasıl İslam dünyasının hiçbir yarasına zerrece merhem olmayan bir ‘Müslüman’ (!), 450 milyon dolar gibi rekor fiyat ödeyerek resmi satın almıştı!

Önceki gün bu duyarsız, ahlaksız ve alçak adamın kimliği açıklandı: Suudi Arabistan Prensi Bader bin Abdullah bin Farhan el-Saud!

Peki bu nursuz kim?

Suudlar’ın siyonistsever veliaht Prensi Muhammed bin Salman’ın ortağı…

Yazıklar olsun!

………………………………………….

YENİ BİR ‘DİRİLİŞ ÇAĞRISI’

Milletim uyan! Kendine dön! Aslını unutma! Geçmişini bil. İçinden gerçek aydınlardan kurulu bir kadro çıkar. Çıkar ki, onlarhem bugününü, hem yarınını kurtarsınlar. Geleceğini, ancak bilinçli, idealist bir aydın nesil güven altına alır.

Milletim! Büyük bir milletsin. Çok büyük bir ülken var. Onun birçok parçasına el konulmuş. Öbür parçalarına da göz dikilmiş. Çok köklü bir tarihe sahipsin. Gerçek bir medeniyetin, hakikat medeniyetinin sahibisin. Onu yeniden ayağa kaldır. Diril ve Dirilt! İnsanlık seni bekliyor.

Milletim! Doğu’ya, Batı’ya dur diyecek güç sensin. Kendini bildiğin gün, kurtulacaksın. Ve bütün insanlığı kurtaracaksın. Yoksa, insanlık büyük bir felakete doğru gidiyor. Sınırsız hırs sahipleri dünyayı yakmaktan geri durmuyorlar.

Milletim! Uyan, kendine gel! Yeni sayfa aç. Yeni bir çağ aç. Geçmişte birkaç kez çağ açmıştın. Yine açabilirsin. Yine açabilirsin. Yine açabilirsin.

Sezai Karakoç