Türkiye bugün Irak’ta, Suriye’de, Libya’da ve Akdeniz’de milli güvenliğini ve çıkarlarını korumak için kıyasıya bir savaş verirken ülke içinde de terörle mücadele tüm hızıyla devam ediyor.

Askerlerimiz Somali’deki ve Katar’daki üslerimizde görev yapıyor.

Birçok cephede aynı anda savaşmak ülkemizin gücünü ve kapasitesini, sınırları içine hapsolmuş ve her türlü tehdidi kendi topraklarında kabullenen esir Türkiye olmadığını gösteriyor.

Türkler savaşçı nitelikleri dolayısıyla “asker millet” olarak bilinir.

Tarih boyunca birçok imparatorluk kurabilmişlerse bunu her şeyden önce savaş meydanlarında gösterdikleri kahramanlıklara borçlular.

Aksi takdirde ne onca devleti kurabilirdik ne de Anadolu’yu yurt edinebilirdik.

Kurtuluş Savaşı’nı savaşarak kazandık ve soydaşlarımızın katliama maruz kalmasını önlemek için Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunduk.

“Hiçbir askerimiz ölmesin” mantığıyla hareket etseydik bunların hiçbirini başaramazdık.

Savaşlarda kaçınılmaz olarak -az ya da çok- şehit verilir.

Şehitliği göze alamazsanız savaşamazsınız.

Yeri geldiğinde savaşmaya hazır olmazsanız bağımsızlığınızı, toprağınızı, şerefinizi ve namusunuzu düşmana teslim edersiniz.

Üç gün daha fazla yaşamak uğruna zilletin her türlüsüne boyun eğersiniz.

Türk milletinin tarihinde, inancında ve örfünde böyle aşağılık bir zihniyetin yeri yok.

“Bizim iktidarımızda hiç şehidimiz olmayacak” demek, “Biz iktidar olursak terörle mücadeleyi bırakacağız, ülkemizin milli çıkarlarını ve güvenliğini savunmayacağız” demek.

Allah Türkiye’ye hiçbir zaman bu zihniyette bir hükümet nasip etmesin.

Anlaşılan o ki PKK ne isterse hiç savaşmadan verecekler ve ülkemizin bölünmesine razı olacaklar.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarından tamamen vazgeçecekler.

Kılıçdaroğlu’nun açıklaması tam olarak bu anlama geliyor.

Milli şairimiz Mehmet Akif, “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!” diyor ya…

CHP Genel Başkanı ve “vatana ihanet” anlamına gelen açıklamasına tepki göstermeyenler sanki İstiklal Marşı’ndaki o soruya “Biz olmayız” diye cevap veriyorlar.

Bununla da yetinmeyip vatanı için gözünü kırpmadan şehâdete koşan kahraman askerlerimiz ve on çocuğu olsa her birini aynı uğurda şehit vermeye hazır aileler üzerinden siyasi çıkar sağlamaya çalışıyorlar.

Suriye’de Amerika’nın, Rusya’nın ve İran’ın askerleri de ölüyor.

Onlara “Komşunuz dahi olmayan bir ülkede askerinizin ne işi var?” diye sormuyorlar da PKK’nın sınırlarımızda terör koridoru kurmasını ve ülkemizi bölmesini engellemek için Suriye’ye müdahale eden ordumuzu suçluyorlar.

Düşman lehine lobi faaliyetlerinde bulunup etki ajanlığı yapıyorlar.

Cephe gerisinde savaşın en kritik anında ordumuzu zaafa düşürmek için psikolojik savaş yürütüyorlar.

Türkiye şu an tarihi bir mücadelenin içinde.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi bu mücadelenin neticeleri yüz yıl önceki kadar büyük olacak.

Şehitlerimiz ve yaralılarımız olsa bile -Allah’a hamdolsun- ordumuz sahada müthiş başarılara ve zaferlere imza atıyor, adeta destan yazıyor.

Askerlerimizin moralini bozmak ve ordumuzu sırtından bıçaklamak için pusuda bekleyenlere fırsat vermeme görevi de bize düşüyor.