Ey bu toprakların aydınları, âlimleri, yazar, düşünür ve kanaat önderleri.

Ey köşe yazarları, ey televizyon yorumcuları…

Ey İslami cemaat ve cemiyetler.

Ey vakıflar, dernekler, sivil toplum kuruluşları.

Ey siyasi parti başkanları ve temsilcileri.

Ey bu ülkenin odaları, sendikaları, baro ve birlikleri.

Ey bu ülkenin üniversiteleri, mektep ve medreseleri…

Ey profesörler, doçentler, doktorlar.

Ey savcılar, hâkimler, yargıçlar.

Ey bu ülkenin sporcu ve sanatçıları!

Ey işportacılar, esnaflar ve sanayiciler…

Ey onurlu kürek ve yürek işçileri, ey adalet sahibi işverenler…

Ayağa kalkın ve bu ölümleri durdurun.

Ey yüzde 99’u Müslüman olan bu ülkenin vatandaşları…

Batılı şer güçlerin küfrü bu ülkeyi kaos ve karanlığa doğru sürüklerken, sizin imanınız ne işe yarıyor söyler misiniz?

Hadi o imanları küfre karşı eyleme geçirin.

Bu ölümleri durduracak bir çözüm ortaya koyun ey vicdan sahipleri.

Bırakın kin ve nefreti.

İçinde kinin ve nefretin olduğu bir kalp çözüm bulamaz.

Siz sokaklarda terörü protesto eden gençlerin eylemleriyle bu işin çözüleceğini düşünmüyorsunuz herhalde.

Ya da HDP binalarının önünde eylem yapmakla.

Basın toplantıları düzenlemek ve terörü kınamakla.

Ya da taziye ilanlarını yayınlamakla…

Gazetelerin birinci sayfalarını siyah-beyaz çıkarmakla…

Elbette 2 yıldır devam eden barış sürecinden PKK’nın evde kalmış kız psikolojisine girdiği ve daha kanlı eylemlere imza atan Batılı savaş ve silah tüccarlarının IŞİD’e yönelmelerinden dolayı rahatsız olup, tekrar meydanlara inerek “bakın benim de kanlı eylemlerim var, ben de bir anda 16, 14 masum insanı öldürebilirim. Benle de çalışabilirsiniz” demeye başladığını biliyoruz.

Ancak bunu durdurmanın yol ve yöntemlerini bulmalıyız.

Durdurmalıyız PKK’nın bu kanlı eylemlerini.

İfsat sahiplerinin fesadını boşa çıkarmanın yollarını aramalıyız.

El ele vererek hainlerin ihanetçi şebekelerini ifşa etmeliyiz.

Sivil irade, sivil güç bu tür zamanlarda belli olur.

Bunu söylemden ziyade eyleme dönüştürmeliyiz.

Şu anda Batı’nın bu ülke üzerinde tasarlamış olduğu proje harfi harfine işlemeye devam ediyor.

Bozmalıyız; yerli olmayan bu oyunu!

Bilin ki “Son Kale” şu anda büyük bir saldırı altında…

Yıllardır toplamış olduğumuz bilgi ve birikimlerimizi bugün kullanmayacaksak, ne zaman kullanacağız?

İstikrarın tek merkezi olarak kalan ve mazlumların sığınağı durumuna gelen bu ülke karanlığa doğru sürüklenmeye çalışılıyor.

Dün Afganistan ve Irak’ı bizatihi kendi elleriyle karanlık ve kaosa sürükleyen işgal güçlerinin yeni yöntemi aynı şeyi yerli maşalarla yapmaktır.

İster kirli bir ittifak ister bağımsızlığımıza karşı başlatılan bir savaş deyin buna.

Adını ne koyarsanız koyun, ancak zaman bu savaşı analiz ve yorumlamaktan ziyade, bu kanı durdurmanın yolunu bulma ve bunu eyleme geçirmek için ayağa kalkma ve çözüm bulma zamanıdır.

Aksi çok geç olur!…