Yıllar çok çabuk geçip gidiyor ve unutkan olan insan çok çabuk unutuyor, geçmişte yaşadıklarını ve yaşanılanları.

Durup düşünmediği zaman, iyiyi de kötüyü de acıyı da sevinci de hatırlayamıyor maalesef, çoğu zaman.

Bu yüzden durmalı, bu yüzden geçmişi hatırlamak için durup dinlenmeli ve düşünmeli insan.

Bu toplumun geçmişinde onca acı var.

İşgaller, sürgünler, sömürüler, krizler, katliamlar.

Bu topraklarda yıllarca yabancı ideoloji ve izm’lerin üzerinden birbirimizle dövüştürdüler.

Irk dediler, mezhep dediler, meşrep dediler, özgürlük dediler.

“Tek doğru senindir ve tek haklı olan sensin, vur, öldür, yık, yak” dediler.

Durmadığımız için, durup düşünmediğimiz için uzun yıllar anlayamadık üzerimizde oynanan bu kirli oyunları.

Öyle ki kendi ülkemizde yıllarca hepimiz, ama hepimiz kendi devletimiz tarafından üvey evlat muamelesine tâbi tutulduk.

Tek dertleri tek korkuları bir ve beraber olmamızdı.

Sadece bireyleri değil devleti de yıllarca yalnızlaştırmaya ve sahipsizleştirilmeye çalıştılar.

Bu yüzden de her 10 yılda bir darbe yapıldı, ötekileştirildi herkes, bir şekilde.

Yarın özelde Türkler ve Kürtler, genelde ise bu coğrafyanın tüm halkları için önemli bir “seçim” günüdür.

Türkiye 13 yılın sonunda ya devam edecek ya da 100 yıldır uzak düşürüldüğü kendi asli yörüngesine doğru ya da sapacak bu makastan, kendinden uzaklaşarak bir meçhule savrulacak.

Yüzyıldır kendi özünü kaybedenlerin onu yeniden bulma umududur, bu son istasyonda beklenen son tren.

Kendine ve geçmişine kavuşmasıdır belki de…

Ya da uzaklaşması…

Yıllardır bir umut besleyen insanların son istasyonu, son treninin kalkış günüdür yarın.

Sadece İslamcılar için değil, gayri Müslimler, demokratlar, solcular, milliyetçiler vs. için de bu son umut trenidir.

Özgürlüğe inanmışların, kardeşliği özleyenlerin, barışı isteyenlerin de son trenidir bu.

Yarın, bu ülkede bir asırdır inkâr ve aşağılanmalara maruz kaldığımız, envai çeşit işkencelere uğrayıp faili meçhullerle öldürüldüğümüz, onca badireden geçip geldikten sonra bir daha ömür boyu bu acılarla karşılaşmamak üzere o umut trenine biniş günüdür.

Umudum son 13 yılda toplumun bu trene iyi bir istikamete doğru yol vereceği yönündedir.

Tüm şer güçlere, tüm ihanet çetelerine ve tüm karanlık ellere rağmen, yıllardır acı ve gözyaşına boğulan bu mazlum halkın ayağa kalkış günüdür yarın.

Elimizi vicdanımıza koyup akıllı davranırsak, sadece kendimize değil bu ülkede, hatta bu coğrafyada yaşayan herkese de büyük bir iyilik yapmış olacağız.

Evet, bu son istasyon ve son trendir.

Şer güçler tarafından istikameti meçhul bir belirsizliğe savrulmak istenen bu trene sahip çıkma günüdür yarın.

Ortada fazla seçenek yok.

Saflar net bir şekilde ayrışmış.

Ya bu 13 yıl boyunca elde ettiğimiz kazanımları pekiştirecek safta yer alacağız ya da bunun karşısında yekvucut olmuş solcu, sağcı, milliyetçi, “hocaefendi”li ve bilumum terör odaklarının, dış mihrakların kümelendiği ittifakın bizden istediği en değerli kozu ellerine verip bu ülkeden ve ideallerimizden vazgeçeceğiz.

Sandığa gitmemek gibi bir lüksümüz olamaz, gidip ciddi bir muhasebe yaparak oy kullanmak gibi ciddi bir sorumluluğumuz var.

Telafisi yok, “bir başka sefere bakarız” diye savsaklayamayız.

Türk solunun Kürt cephesini esir aldığı “şimdi cemaate destek zamanı” diye arsızca başlıklarla yazı yazdığı, Paralel’e dokununca bilumum şer odaklarının ses verdiği, saflarını sıklaştırdığı bir günde savrukluğun izahı olamaz…