Lise son sınıfta artık hangi üniversiteye gitmemiz gerektiğine karar vermiş, sınav zamanını bekliyorduk. Ortaokulda başlayan tarihe karşı merakım elbette başka bir seçeneği aklıma getirmiyordu. Lakin ders dışında da başını çok ağrıttığımız tarih hocam bir gün sınıfta geleceğe dair konuşurken, “sen tarih bölümünü okumak için tercih etme kızım. Tarihe dair bu merakın ve araştırma duygun üniversite de kaybolur gider. Başka bir bölüm oku, tarihe olan sevgin sınav telaşları, sadece müfredat okutan bölüm hocaları yüzünden kaybolup gitmesin.” dedi. Öğretmenime o vakitler hiçbir cevap veremediğimi, sadece yüzüne bakakaldığımı hatırlıyorum. Nasıl yani! Benim tarihe olan alakamı en iyi bilen hocam, bana tarih okuma diyordu! O vakitler bu sözlere kırılmadım desem yalan olur. Çünkü sadece “başka bir bölüm oku” cümlesini duymuş, devamında bana ne demek istediğini yıllar sonra anlamıştım. Fatih Kız Lisesi’nden Halil İbrahim hocama şu yaşımda derin bir minnet duyuyorum. Şimdi belki de tarih bölümünden mezun ama tarihi okumaktan artık keyif alamayan biri haline dönüşmekten kurtardı beni.

Kara bir mizah gibi ama üniversiteyi hiç okuyamadım, malum 28 Şubat’ta o kapıları bize sert bir şekilde kapatmışlardı. Zorlu yıllarda geçen gençliğime en büyük katkı bu yasaklar olmuştur. Gayretimiz artırmış, yüzümüze kapatılan üniversite kapısından geçmeden kendimizi nasıl daha iyi eğitebilirizin derdine düşmüştük. Velhasıl hayatımıza dokunan, bizi yönlendiren, hayat okulunda derslerden başarıyla geçmemizi sağlayan öğretmenlerin gölgesine sığındık, yetiştik hamdolsun.

Bu satıları dile getirmemim sebebi bir gün önce kutladığımız “Öğretmenler günü”dür. Herkesin iyi dileklerle sosyal hesaplarından yaptıkları paylaşımları okurken geçmişe dalıp hayatıma dokunan hocalarımı andım. Örgün eğitimden mahrum bırakılırken Rabbim karşımıza ne kadar kıymetli eğitmenler çıkarmıştı. Hayatımızı yönlendirirken kilit noktalarda söyledikleri sözler, öğretileri ve aktardıkları tecrübeleri çatısı olan bir okul binasının içerisinde kazanmam mümkün olur muydu bilmiyorum. Eğitimbilim Dergisi yıllarından itibaren başlayan edebiyat alanında ve fikir dünyama katkılarına her daim minnet duyduğum, hanımefendiliğinden çok şey öğrendiğim kıymetli Ayla Ağabegüm hocamı, yine uzun yıllardır gölgesinde serinlediğimiz, derdimizle dertlenen, enerjisiyle daha çok gayretimizi artıran, yüreğimizi her daim ferahlatan Belkıs İbrahimhakkıoğlu hocamın da “Öğretmenler Günü”nü içtenlikle kutluyorum.

Ayla hocamızın vefakâr öğretmenliğine dair hem öğrencisi hem de dostu olan değerli Sibel Eraslan ablamızın şu satılarını alalım yüreğimize: “Yaşı kaç olursa olsun ondan beklenen hep annelik, hep fedakârlık, hep irade, hep vatan sevgisi, hep ideal, hep çalışkanlıktı… Mehmet Akif’in şiirlerinden çıkıp gelmiş gibiydi. Sadece kitap hediye etmezdi öğrencilerine. Sabah kahvaltısı yapmadığını düşündüklerine gizli harçlık, yağmurdan ıslandığını fark ettiklerine gizlice palto verir, eteği sökülmüş küçük kızların eteklerini teyeller, sırrını açacak birisini arayan yatılılara dert ortağı olurdu.”

Belkıs hocamızı ise yine değerli Yıldız Ramazanoğlu ablamızın gönlünden okuyalım: “1990’da Ankara’dan İstanbul’a göç ettiğimizde hiç kimseyi tanımıyordum. Belkıs Hanımla tanıştığımda, bu şehrin ruhuna en çok yakışan kimselerden biriyle karşı karşıya olduğumu  hissetmiştim. Bu hissiyat, yıllar geçtikçe daha da derinleşti. Saba melikesi gibi zeki ve barışçıl bir dili vardı. Bu, iddialı, yarışmacı, hırslı, kendini yiyip bitiren tuhaf insanlarla dolu şehirde, kaybettiğimiz aşk dolu kelimelerden oluşan bambaşka bir yoldan gidiyor. Hem de tek başına. Ölüme inanıyor ve ölme ilminden anlıyor. Onu, allame olmadan da âlim gibi etkin kılan, faniliği içine sindirmiş olması. Gözlerindeki insanın doğrudan kalbine işleyen parlaklık ‘ya baki entel baki’ hüznünün parlaklığı.”

Bizim yetişmemize vesile olan Ayla ve Belkıs hocalarımızın kültür dünyamıza yaptıkları, emekleri, katkılarını bir köşeye sığdırmak bendeniz için mümkün olmayacak. Naçizane bu yazı onların bize kattıklarının yanında bir küçük muhabbetli selamdır. Ömrüm oldukça öğrencileri olmaya talip, saygıyla, ellerinden hürmetle öpüyorum…