Dünya kamuoyu hızla yayılan yeni tip koronavirüsle o kadar meşgul ki normal zamanlarda gündeme bomba gibi düşecek haberler bile geri planda kalıyor.

Birçok gelişme ve insani olay ise gündemde kendine yer bulamıyor. Yayınlansa dahi salgınla ilgili haberlerin arasında kaybolup gidiyor. Bu arada, Netanyahu gibi fırsattan istifade etmek isteyenler de yok değil.

Koronavirüs sebebiyle İsrail’de milli birlik hükümeti kurulması çağrısında bulunan Netanyahu, yolsuzluk suçlamasıyla yargılandığı davadan kurtulmaya çalışıyor.

İsrail Başbakanı’nın hakkında açılan yolsuzluk davasının ilk duruşması 17 Mart’ta yapılacaktı. Duruşma, koronavirüsle mücadele tedbirleri kapsamında 25 Mayıs’a ertelendi ve Netanyahu en azından zaman kazanmış oldu.

Dünyanın dört bir yanına yayılan ve bazı ülkelerde kontrol altına alınamayan büyük bir salgına dönüşen virüsle ilgili gelişmeler elbette önemli. Fakat hayatın devam ettiğini ve insanoğluna yönelik tehditlerin koronavirüsle sınırlı olmadığını göz ardı etmemek gerekiyor.

Salgına odaklanıp gündemin diğer önemli olaylarını görmezden gelmek yanlış olur. Böyle bir tavır, kirli planlarını ve insanlığa karşı işledikleri suçları örtbas etmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürer. Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Sudan’da, Libya’da; kısacası coğrafyanın sıcak bölgelerinde önemli gelişmeler yaşanıyor. Tüm dünyanın bilmesi ve kınaması gereken zulümler ve insan hakları ihlalleri gerçekleşiyor. Örneğin, geçenlerde Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dhabi’deki el-Vesbe Cezaevi’nde yatan 21 yaşındaki bir kadın bileklerini keserek intihar girişiminde bulundu.

Meryem el-Beluşi isimli düşünce suçlusu genç kadının kendisine yöneltilen suçlamaları itiraf etmemesi halinde daha başka suçlarla da itham edileceği söylenerek tehdit edilmesi üzerine böyle bir teşebbüste bulunduğu ifade ediliyor.

BAE, Meryem el-Beluşi’yi ve onlarca kişiyi sırf düşünceleri dolayısıyla zindanlarda tutuyor. Maruz kaldığı ağır işkenceler sonucu sol gözünü kaybeden el-Beluşi’ye herhangi bir tedavi imkânı sunulmadığı, genç kadının karaciğerinden ve böbreklerinden de rahatsız olduğu belirtiliyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), haftalarca tek kişilik hücrede tutulan Meryem el-Beluşi’yi intihar girişimine sürükleyen sebeplerin soruşturulması çağrısında bulundu. Fakat bu tür açıklamaların ne yazık ki insan hakları ihlallerini engelleyecek ölçüde bir etkisi olmuyor. Meryem el-Beluşi, işkenceleriyle ünlü BAE zindanlarının tek kurbanı

değil.

Daha önce de Alyâ Abdunnûr isimli BAE vatandaşı bir kadın Suriyeli mültecilere yardım ettiği ve Suriye devrimi yanlısı internet sitelerine girdiği için “teröre destek vermek” ve “ülke dışındaki teröristlerle irtibat kurmak” suçlamasıyla yargılanarak  10 yıl hapse mahkûm edilmişti.

Kanser hastası kadının en azından hayatının son günlerini ailesinin yanında geçirmesi için yapılan çağrılar BAE yöneticilerinin taşlaşmış kalplerini yumuşatamadı.

Alâ Abdunnûr, geçen yaz BAE zindanlarında hayata gözlerini yumdu. Meryem el-Beluşi’nin de Alâ Abdunnûr gibi Muhammed bin Zayed’in zindanlarında ölmemesi için insan hakları örgütlerinin soruşturma çağrısından daha fazlasını yapmaları gerekiyor