Sınırını ihlal eden uçağı vurursun.

“Niye vurdun?” diye eleştirirler.

Uçak sınırı geçip memleketin ortasına kadar gelir.

“Niye vurmadın?” diye çıkışırlar.

Hakkında terör örgütü bağlantısı çıkan birini tutuklarsın.

“Kanıt yok, neden tutukladın?” diye yırtınırlar.

Adam gerçekten terör örgütü mensubu çıkar.

“Neden tutuklamadınız?” diye bağırırlar.

Nüfus artar, ihtiyaçlar de… Artan ihtiyaca göre tedbirler alırsın. Yollar, köprüler yaparsın.

“Neden yaptın” diye tefe koyarlar.

Sokaklarda araçlardan adım atacak yer kalmaz. İnsanların hayat kaliteleri düşer.

“Neden önlem almadın?” diye veryansın ederler.

Gâvura ‘gâvur’ dersiniz.

“Neden ötekileştiriyorsunuz?” deyip hümanist kesilirler.

Gâvur gâvurluğunu yapınca da…

“Neden gereğini yapmadınız” derler.

Siz beyaza ‘ak’ dersiniz.

‘Hayır, o siyah!’ diye itiraz ederler.

Beyazın ‘ak’ olduğu ortaya çıkınca da…

“Zaten ben ak demiştim” derler.

Bu liste böyle uzayıp gider…

Bu geleneksel tablo hâlâ zihin duvarlarımızı süslüyor iken…

Habire, kırılan ve yanlış kaynayan kemikler yeniden yeniden kırılıyor.

Sistem mi değişmiş, millet acılarını mı unutmuş…

Dev çınarın kökleri toprağın üzerinde filizlenen yeni bir gövde ile mi kaynaşmış…

O köklerden yapraklara su mu yürümeye başlamış…

Bu yeni gövde büyümeye mi başlamış, yemyeşil yaprakları göğe doğru mu uzanmış…

Mandacı, vesayetsever eski koronun uzantılarının pıtrak gibi memleket sathını işgal eden dikenleri mi budanmış…

Bu ulu çınara balta vuranların her darbesi artık kendilerine mi dönmeye başlamış…

Olsun, ne kıymeti var?!

Bu meselesizlik çağında başımıza iş açmadan yaşamak kadar eğlenceli bir mesele mi var Allah aşkına…

Devam…

Berdevam…