İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta Amerika tarafından hava saldırısıyla öldürülmesinin ardından Ortadoğu’da bir tarafında ABD ve müttefiklerinin ve diğer tarafında ise İran ve Tahran’a bağlı örgütlerin olduğu bir savaş beklentisi güçlendi.
Daha da ileriye gidip Üçüncü Dünya Savaşı’nın patlak vermesinin an meselesi olduğunu iddia edenler çıktı.
Bölge uzmanları ise daha çok İran ve Amerika’nın birbirleriyle doğrudan savaşa girmeyecekleri görüşünde.
Her zaman olduğu gibi Tahran’ın Amerika’ya bölgede finanse ettiği terör örgütleri aracılığıyla karşılık vermeyi tercih edeceği ve Amerikalılardan çok müttefiklerini hedef alacağı düşüncesi daha ağır basıyor.
Bu da misilleme alanının Irak ve Körfez ülkeleri olacağına işaret ediyor.
Savaş seçeneğini devre dışı bırakan iyimser yorumlara rağmen tarafların karşılıklı savurdukları tehditler hafife alınacak türden değil.
İran Devrim Muhafızları Komutanı Gulam Ali Ebu Hamza, Tel Aviv’le birlikte ABD’nin bölgedeki 35 hayati noktasının menzilleri dahilinde olduğunu söylerken, Trump, yeniden kendilerine saldırması halinde İran’ı daha önce hiç olmadığı kadar sert bir biçimde vuracaklarını açıkladı.
İran’da 52 hedef belirlediklerini ve söz konusu hedeflerin çok hızlı bir şekilde vurulacaklarını ifade etti.
Bu sözlerin sahibi ne yapacağı kestirilemeyen ve Süleymani’nin öldürülmesi emrini veren Trump olunca mutlaka daha dikkatli hesap yapmak gerekiyor.
Genel beklenti tarafların “kontrollü gerginlik” ve “sınırlı misilleme” politikasını tercih edeceği yönünde olsa da en ufak bir hesap hatasıyla işlerin çığırından çıkması ve kontrol edilemez bir hale gelmesi ihtimali uzak değil.
Tahran, Irak’taki İran karşıtı gösterileri gündemden düşürmek ve dikkatleri başka yöne çekmek için Amerika’yla gerginliği bir miktar yükseltme stratejisine başvurdu fakat hiç beklemediği bir sonuçla karşılaştı.
Belli ki, ABD Başkanı’nın Süleymani’yi öldürmek gibi bir misillemede bulunacağını tahmin edememişti.
Türkiye, Katar ve Umman gibi bölge ülkeleri, gerginliğin kontrol dışına çıkmasını önlemek için diplomatik girişimlerde bulunuyor.
Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Âl Sani Tahran’a giderken, Cumhurbaşkanı Erdoğan da İranlı mevkidaşı Ruhani’yle bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Ruhani’nin Erdoğan’a “ABD’nin küstah eylemlerine karşı birlikte mücadele edelim” teklifinde bulunduğu ifade edildi.
İran’ın bu aşamada Türkiye’yi Amerika’ya karşı yanına çekmeye çalışacağı kesin.
Ankara’nın – hangi saikle olursa olsun – Tahran’a kalkan olmaya kalkışması çok büyük yanlış olur.
Türkiye geçmişte Brezilya’yla birlikte böyle bir role soyunmuştu.
İran’ın yaptığı ise ilk fırsatta Türkiye’yi aradan çıkarıp bölgede kendine alan açmak için Amerika’yla doğrudan anlaşmak oldu.
Erdoğan’ın gerginlik daha çok yükselmesin diye iyi niyetle gerçekleştirdiği bir telefon görüşmesini dahi çarpıtan ve Cumhurbaşkanı’nın asla söylemediği sözleri söylemiş gibi kamuoyuna servis ederek “Erdoğan Süleymani’ye şehit dedi” şeklinde servis eden kaypak bir rejimden bahsediyoruz.
Umarım Ankara aynı delikten ikinci kez sokulmaz.