Şimdi problemi çözmede asıl mesele büyükşehirlerdeki milyonlarca konut ve işyerinin altında yeni bir otopark alanlarının açılmasının mümkün olup olmadığı veya bunun ne şekilde cazip hale getirileceğinden geçiyor. Aksi halde, yönetmelik mevcut durumu korumaktan öteye geçmeyecek.

İstanbul içinde kendi aracımla yolculuk yaptığımda hedefime varmadan önce aracımı nereye park edeceğim benim için bir kâbus. Araç sahiplerinin birçoğunda aynı endişenin olduğunu dertleştiğinizde görebiliyorsunuz. Şu anda otopark probleminin kısmen rahat olduğu Bahçeşehir veya Başakşehir’den, Fatih’e veya tarihi yarımadanın herhangi bir köşesine geçtiğinizde İspark alanlarının bazen dolu olabildiğini; yeterli park yeri olmadığından sokak aralarında yer aradığınızda ise yolu daraltacak şekilde karşılıklı park halinde sıkışmış araçları görüyorsunuz. Sırası gelmişken sokak aralarındaki bu park problemlerinin komşular ve mahalle sakinleri arasındaki huzuru kaçırdığı ve sosyal barışı bozduğunu da hatırlatmak gerekiyor.

Bu ve benzeri işlerimizin nihai olarak çözümü iyi bir imar planlamasını gerektiriyor. Fakat sadece imar planlaması bu ve benzeri kronik problemleri tek başına çözmede yeterli olmayabiliyor. Çünkü gayet iyi tasarlanmış site yerleşimlerinde bile daire başına düşünülen araç park alanı bir süre sonra aynı eve ait iki-üç araç olması dolayısıyla ihtiyacı karşılayamaz oluyor. Katlı otoparkların sayısının yetersizliği ve aylık ücretlerinin yüksek bulunması dolayısıyla mevcut alışkanlıklarımız keşmekeşi körüklüyor.

Otoparklarla ilgili yeni tebliğde her üç konut için bir otopark şartı öngörülürken aynı ailede birden çok aracın bulunması da dikkate alınarak daha geniş bir yaklaşım sergilenmiş. Temel yaklaşımın her konut için tahsis edilmiş otopark alanının bulunması olması gerekiyor.  Mesela Hong Kong her konuttaki yatak odası sayısı kadar otopark alanı bulunması gerektiğini düzenlemiş.

Farklı alternatifler üzerinden düşünülürse: Her mahallede ve özellikle işyerlerinin yoğunlaştığı bölgelerde katlı otopark sayısının artırılması gerekiyor. Bu noktada özel sektörün yatırım yapmaktan kaçınması halinde kamu yararı gözetilerek idare tarafından gerekli yatırımların yapılması elzem.

Bütün çözüm arayışlarına rağmen sürekli göç alan büyük şehirlerin merkezi semtlerindeki yığılmanın, şehrin periferisinde kalan alanlara dağıtılması sağlanmadıkça sadece mevzuat değişiklikleriyle çözülemeyeceği ortada.

Son bir çözüm olarak otopark tasarımlarında şuandaki mevcut dikey park yerine diagonal yani çapraz boşluk doldurma yöntemiyle 45 derece açılı park alanlarının %20 üzerinde alan açtığı uzmanlarca ifade ediliyor.

Bu çözüm yanında otoparkların mümkün olduğunca yer altına inmesine, rahatlatacak çözüm trafiğin akışını bozan, diğer sürücüleri yavaşlatan ve diğer insan haklarını gözetmeden hoyratça park edenlerin trafik cezalarından çekilmesini sağlayacak bir yaptırım sistemi kâğıt üzerinde kalmamalı ve işletilmelidir.

Yerleşim alanlarımızın planlı, muntazam ve insanca olması, medeniyet göstergesi olduğu gibi park ettiğimiz araçlarla kul ve insan hakkı ihlali yaptığımız bilincini de toplumda yaymak gerekiyor.