Dışişleri Bakanlığı, önceki gün yayınladığı bildiride, İsrail askerlerinin Batı Şeria’nın Beytlahim kentine bağlı Husan köyünde Filistinli bir kadını öldürmelerini şiddetle kınadı.

Bildiride, Gade Sebatin isimli kadının “herhangi bir tehdit oluşturmadığı halde uyarıda bulunulmadan vurularak öldürüldüğüne” dikkat çekildi.

Bakanlık ayrıca İsrail makamlarını olayı tarafsız ve kapsamlı bir biçimde soruşturarak sorumluları bir an önce adalet önüne çıkarmaya ve bu tür insanlık dışı hadiselerin tekrarlanmaması için gerekli tedbirleri almaya çağırdı.

Merhumeye Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı diledi.

Tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşen ve vicdan sahibi herkesi sarsan söz konusu menfur cinayete Ankara’nın tepki göstermesi gerekliydi ve iyi oldu.

Son dönemde Doğu Akdeniz’deki dengeler bağlamında Türkiye ve İsrail arasında yaşanan zorunlu yakınlaşma işgal güçlerinin ihlallerine ve Filistin halkına uyguladığı zulme sessiz kalmamızı gerektirmez.

Türkiye, benzer bir dengeyi Çin’le ilişkilerinde kurmayı başardı ve iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştiği bir dönemde Pekin’in Müslüman Uygur Türklerine uyguladığı zulmü kınadı.

Görüldüğü üzere hükümet, “Aman bu aralar İsrail’i küstürecek açıklamalardan kaçınalım” türünden bir halet-i ruhiye içinde değil ve olmasına da gerek yok.

Unutmamak gerekir ki, Ankara ve Tel Aviv arasında enerji alanında sağlanacak işbirliği Türkiye’nin olduğu kadar İsrail’in de yararına.

Doğu Akdeniz’deki yataklardan çıkarılacak doğalgazın botu hattıyla Türkiye üzerinden Avrupa’ya nakli konusunda yarın bir anlaşma imzalanırsa, İsrail bize lütfedip yardım etmiş olmayacak.

Önümüzdeki günler ne yazık ki işgalcilerin gerginliği tırmandırabilecek yeni ihlallerine gebe.

Yahudilerce kutlanan Hamursuz Bayramı (Pesah) bu yıl Yahudi takvimine göre 15 Nisan’da başlayıp bir hafta sürecek.

Yani Ramazan ayının ikinci on gününe denk gelecek.

Yahudi yerleşimciler bu tür günlerde Mescid-i Aksa’ya İsrail polisi himayesinde düzenledikleri baskınları yoğunlaştırırlar.

Bu yıl ayrıca Mescid-i Aksa’nın avlusunda kurban kesmek ve ayin yapmak istiyorlar.

Önceki gün, Kudüs’teki Emevi Sarayları bölgesinde, planladıkları ayinin provasını dahi yaptılar.

İsrail, uzun vadede “Tapınak Tepesi” olarak adlandırdıkları bölgede bulunan Mescid-i Aksa’yı yıkarak Süleyman Mabedi’ni inşa etmek isteyen Yahudi yerleşimcilerin herhangi bir mukavemetle karşılaşmadan Mescid-i Aksa’nın avlusunda rahatça dolaşabilmelerini sağlamak için Ürdün’e başvurdu.

Amman’dan, Ramazan’ın ikinci on gününde Mescid-i Aksa’da itikâfa girilmemesini talep etti.

Mescid-i Aksa’nın idaresinden sorumlu olan Ürdün Vakıflar Bakanlığı’na bağlı İslami Vakıflar Dairesi de İsrail’in söz konusu talebini olumlu karşılayarak Mescid-i Aksa’da sadece Ramazan’ın son on gününde itikâfa girilebileceğini açıkladı.

Mescid-i Aksa Hatibi Şeyh İkrime Sabri başta olmak üzere birçok âlim ise Mescid-i Aksa’da bugünden itibaren itikâfa girilmesi ve Yahudi yerleşimcilerin düzenlemeyi planladıkları baskınlara karşı nöbet tutulması çağrısında bulunuyor.

Mescid-i Aksa’nın tamamı sadece Müslümanlara ait ve başkalarının orada ayin yapmaya hakları yok.

Bu gerçek kıyamete kadar değişmeyecek.