Son zamanlarda belli makamları işgal eden insanların makamları ile uyuşmayan eylemler, söylemler ve uygulamalarla gündeme geldiğini görüyoruz.

Bulundukları makamın ağırlığına uymayacak şekilde hafif tavırlar, çiğlikler sergilemeleri, hem kendilerine karşı tepkilerin oluşmasına hem de kendilerindeki hatalardan kaynaklı olarak bulundukları makama olan güvenin azalmasına, yok olmasına sebep oluyor.

Çanakkale Bayramiç’te 10 Kasım törenlerinde sirenin erken çalınıp İstiklal Marşı’nın erken okunması sonucu, kaymakam oradaki görevlilere insanı rencide edecek, insan onurunu hiçe sayacak şekilde bağırıp çağırıyor. Daha sonra işi daha da ileri götürüp soruşturma açıyor, bununla da yetinmeyip iki öğretmeni açığa alıyor. Suç(!) ve ceza arasındaki orantısızlık, insan onurunu hiçe sayan davranış, makamıyla astlarını ezme!.. Ne ararsan var.

İkinci olayda yer Konya… Öğretmenler Günü kutlaması… Vali Bey, konuşma yapıyor. O sırada öğretmen olduğunu düşündüğü kişinin oturuşundan rahatsız oluyor ve o kadar kalabalık içinde basıyor fırçayı. Bununla bırakmıyor; uzatıyor da uzatıyor. Öğretmenlerin gününde bir hatasından dolayı öğretmeni makamıyla eziyor da eziyor. Ancak öğretmen olarak fırçaladığı kişi yerel bir gazeteci çıkıyor.

Aynı vali, daha önce 10 Kasım törenlerinde, törenin yanlış yapıldığı gerekçesiyle herkesi görevden almakla tehdit etmiş, sonra kendisinin hata yaptığı ortaya çıkmıştı. Ancak bir özür bile dilediğini hatırlamıyoruz.

Üçüncü facia ise üniversite yöneten bir rektörün aslında traktör bile yönetemeyeceğini gösteren üslubu, tavrı ve müthiş kibri, egosu…

Yer Yalova Üniversitesi… Doç. Dr. Ebubekir Sifil, bir konuda teessüf ettiğini söylüyor Rektör Bey’e. Rektörün cevabı: “Sen kimsin de bana teessüf ediyorsun? Haddini bil, sen Cumhurbaşkanımızı da eleştirmiştin. (Bu da kendini haklı ve güçlü çıkarmak için bel altı vuruş.) Çık dışarı!..” Bu üslup bir rektörün Türkiye’nin önde gelen ilahiyatçılarından birine karşı kullandığı üslup… Sonra da kendisine komplo kurulup algı operasyonu yapıldığına dair açıklama yapıyor, hâlâ Ebubekir Sifil Hoca’yı suçluyor. Ebubekir Hoca’nın olayı kapatma, büyümesine mani olma gayretlerine rağmen…

Şimdi belli makamları işgal eden bu makam sahiplerine tolerans gösterip makamda tutmaya devam ederseniz daha sonra bundan cesaret alıp hem bunların hem de başkalarının daha kötü, nahoş eylemlere imza atmasına sebep olursunuz.

Bunlar, eski Türkiye’nin özlemi içinde yanıp tutuşan ve astlarına her türlü hakareti, aşağılamayı yapabileceğini düşünen kibir abideleri!.. Bu makam sahipleri kendilerini milletin hadimi değil, hâkimi görmektedirler. Bunlar hizmet üretmez, sadece hükmederler!..

Millete hoşgörüyle, alçakgönüllülükle, samimiyetle hizmet edemeyecek olanların; gücünü ve değerini makamından, koltuğundan alanların da altından koltuğunu çekip onları güçsüz ve değersiz bırakmak lazım!..

Bu millete makamından, koltuktan güç ve değer alanlar değil, koltuğa değer katan idareciler lazım!..