Gıda güvenliği meselesi hem kanuni hem vicdani bir meseledir. Bozuk ürün satanın, son kullanma tarihi geçmiş ürün satanın, vatandaşın sağlığıyla oynayanın bizim dünyamızda işi olmamalı.

Böylesi bir ortamda gıda üretimi, tüketimi, denetimi ayrı önem taşıyor. İşte bugün gıda denetimleriyle ilgili sıra dışı bir hikâyeyle sizlere misafir oluyorum.

Türkiye'de ilk kez bir belediye başkanı ne demek istediğimizi anladı, denetimlerin yetersizliğini ve yaptırımların caydırıcı olması gerektiğini dillendirdi. Dillendirmekle de kalmadı; toplum sağlığını korumak için kararlılık gösterdi, harekete geçti. Bu çıkış Türkiye açısından az da olsa umut verici. Kimden mi bahsediyorum?

Gaziantep Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu'ndan bahsediyorum. Hani şu Migros mağazasını “son kullanma tarihi geçmiş ürün sattığı” gerekçesiyle kapatan belediye başkanı.

Gıda Dedektifi hesabının yöneticisi Musa Özsoy'la yaptığı söyleşide umut vadeden açıklamalar yapıyor.

Başkan Tahmazoğlu'nun “denetim için girdikleri hemen her işletmede ihmal veya suistimal gördükleri” tespiti kenara not edilecek cinsten. Demek ki bu hastalık gittikçe yaygınlaşıyor. Buna karşın "Ahilik ruhu" can çekişiyor! Vah ki vah!

Şahinbey Belediyesi’nin 2025 yılı başında aldığı yeni meclis kararına dikkati çekiyor ve cezaların caydırıcı olması gerektiğine vurgu yapıyor. Meclis kararına göre son kullanma tarihi geçmiş veya bozuk gıda ürünü satan işletme tespit edilirse 3 gün, ikinci kez ihlal yaşanırsa 7 gün, aynı yıl içinde üçüncü kez ihlal yaşanırsa işletmenin ruhsatı iptal ediliyor.

Bu süreci de başlatıyor ve kimsenin gözünün yaşına bakmadan adalet mekanizmasını devreye sokuyor.

Türkiye'nin en büyük perakende grupları da dâhil; ihlali olan, ihmali olan, suistimal yaptığı tespit edilen işletmeler kapatılmaya başlanıyor. Öyle ki süreçten Migros ve A101 gibi ulusal ölçekli marketler de nasibini alıyor. Yerel marketler, kasaplar, büfeler… İhlali yapan kim varsa adalet kantarına çıkıyor ve cezasının bedelini ödüyor.

Kapatılan mağazanın kapısına da brandadan şöyle bir uyarı asılıyor:

"Bu market son kullanma tarihi geçmiş ürün sattığından dolayı Şahinbey Belediyesi tarafından 3 gün süreyle kapatılmıştır." Afişlerde “bozuk gıda ürünü sattığı” için kapatıldığı açıklamaları da yer alabiliyor.

İnsanlar da işletmenin neden kapatıldığını böylece anlamış oluyor. İnsanlar anlayınca markalar zor zamanlar yaşayacak demektir. Ki bu durumu bilen perakende markaları yaşananlara ateş püskürüyor. Zira alışılmadık bir durum.

Yaptıklarının yanlarına kâr kalmasına alıştıkları veya bugüne kadar kesilen komik cezaları âdeta sevinerek ödedikleri için kapatma cezaları ağırlarına gidiyor, afişe edilmeyi kendilerine yakıştıramıyorlar!

Yerel yöneticiliğin nasıl yapılacağını örnekleriyle gözler önüne seren Mehmet Tahmazoğlu başkanı tebrik ediyorum.

Ne yaparlarsa yapsınlar. İyiler iyiliğinin karşılığını muhakkak görürler. Türk milleti de kendisi için elini taşın altına koyanları asla yalnız bırakmaz, bırakmayacaktır.

Her şeye rağmen Şahinbey halkı başkanlarını seviyor ve Mehmet Tahmazoğlu'na sahip çıkıyor.

Darısı diğer belediyelerin başına!

Yapay gıdalar bizi felakete götürüyor!

Yeni trend gıda çeşitleri artıyor. Dünyayı yeni yeni gıdalara hazırlıyorlar. Birçoğunun üretimine ve satışına izin verilmeye başlandı.

Nedir bunlar?

Yapay etler, GDO'lu hububatlar, laboratuvar atıştırmalıkları, kurtçuklar...

Böyle girişimler neden destekleniyor, niye müsaade ediliyor?

Sosyolojik çürümeyi hızlandırmak için. Gıda kültüründe kilometreyi sıfırlayarak kendi kontrollerinde yeni beslenme şekillerini yaygınlaştırmak istiyorlar. Böylece hem yeni pazar elde edecekler hem de beyinlere hükmetme arzuları daha çabuk gerçekleşecek. Çünkü insan yedikleriyle değişime ve dönüşüme uğrar. Bu durum yıllardır gözümüzün önünde gerçekleşiyor.

Bu süreç insanlığı nereye götürecek?

Sosyolojik buhrana, kontrolsüz hayata, kolay güdülebilir topluluklara, yapay salgınlara, felakete! Evet!.. Felakete doğru hızla götürülüyoruz.

Laboratuvar tipi beslenme kültürü, yapay gıdalar Türkiye özelinde dünya için kritik bir güvenlik meselesidir. Bizi ilgilendiren kendi ülkemizin insanları; bize düşen ise insanımızı bu tür tehlikelerden korumak. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalı.